Herkesle bir şeyler öğrendim ben, hem de neler neler… İnsanların kendilerini ifade etmeleri, düşüncelerini olduğu gibi aktarabilmeleri için de elimden geleni yaptım. Kimseyi seslendirmedim mesela, hatta haddim olmayarak insanlara "bırakın insanları seslendirmeyi" dedim. Kimseyi kazanmadım, kimseyi kaybetmedim, böyle bir hesap defterine hiç ihtiyaç duymadım. Gitmesini istemediklerim oldu, gittikleri için kızmadım, belki kırıldım ama kızmadım. Gitmesini istediklerim de oldu, gitmelerini bekledim, bir insanın gidişini izlemek…
Çok üzücü, tuhaf hatta. Ben insanların bir kısım, bir zamanlarından kesin sonuçlar çıkarmaya hiç uğraşmadım; saçma geldi bu davranış bana. İnsanlara zaman ayırdım; onların adım atışını, su içişini, bir şeyler yerkenki halini, bir şeyleri düzenlemesini… İnsanların dünyaya yaklaşımını, sevgiden ne anladığını, kendine nasıl davrandığını, ne okuduğunu, ne yazdığını vs anlamak istedim, insanlara bu derece zaman ayırmak pek kolay değil çünkü sürprizlerle dolu insanlar ve duygularımı kontrol altına almak bu süreçte edindiğim ekstra bir özellik oldu. Bir mahkeme yok içimde; kimseyi icra yoluyla bir davranışa, bir duyguya yöneltmiyorum, aksine, insanlar kendisi olarak ne kadar anlamlı benim için, buraya baktım. Küçük hesaplar taşımıyorum üzerimde, çakmak cebime dahi giremez, salt çıkar, dünyanın harika bir yer olduğunu biliyorum ama insanların ve çeşitli toplulukların dünyayı sadece kendilerine ayırmalarına, bütün güzellikleri istiflemelerine, bütün ayrıcalıkları yalnız kendilerine istemelerine bir adet dahi tahammül geliştirmedim, hatta kavgadayım onlarla. Bence sosyolojik sorunlar sistemli bir şekilde psikolojik tanımlara, bu halde yığınların sorunları bireylerin sorunlarına indirgendi, ben de yaşamaktan vazgeçmemeye yaşadım… Çoğularına uzak bir yol, zaten konu da bu değil. Gidiyor, geliyor insanlar, kırılganlar, daha çok gündelik telaşa kaynayıp duruyorlar.
-Sustuysam artık gittiğimi anla, yan yanaysak ve yüzüne bakmıyorsam öfkemi dahi haketmiyorsun, anla. Beni küçük küçücük hatalar mahvetti, eskiden herkese güvenirdim, o zaman kimseye demezdim "sana güveniyorum." Sonra hiç güvenim kalmadı. Yıllarca biriktirdim; biraz güven, üç, bilemedin beş kişi artık kime güveniyorsam söylediğim bir zamandı, "sana son güvenimi veriyorum" diyordum ve gerçekten öyle olduğunu anladıklarını da görüyordum gözlerinde, gözleri okumayı öğrendim. Sonunda yine içimde patladım hep, peki nasıl son güvenini verdiğin birine öfke taşıyabilirsin?
Hoş gittiniz...