Dünya dört buçuk milyar yıldır dönüyor. Ben de onunla birlikte yirmi dört senedir dönüyorum. Her gelen yıl yeni bir umut, yeni bir sayfa, bize verilen yeni bir şans... Bunu kutlamalı mıyız bilemiyorum.


Türkiye'de yeni yıl bir inanç meselesi değil. Noel bayramını kutlamak değil amaç, bize verilen bembeyaz sayfayı kutlamak... Her doğum günümüzde soğuk toprağa girmeyi kutlamak gibi, yeni yıla girdiğimizde de insanlar ölüme bir adım daha yaklaşmayı mı kutluyorlar? 1999 doğumlu biri olarak depremle doğan, el yazısının kaldırılacağı sene el yazısına mecbur bırakılan, liselere tablet dağıtıldığı ilk seneye denk getirilip eğitim sisteminin deney faresi yapılan ve pandemiyle bahtsızlığını zirvede taçlandıran bir nesildeyim. Daha geçen sene Şubat ayında Hatay, Maraş, Malatya ve birçok il depremle yok olup hayatına yarım devam eden insanlarla doluyken; Filistin'e İsrail'in zulmünü görüyorken 2024'ten ne bekleyebilirim ki?


"Müslüman iyi olandan sorumludur." diyor büyüklerim. İyi için dua ediyorum elbet ama dünyanın "kıyamet alameti" gibi hali de git gide korkutuyor. Ne diyelim? Yaşadığım her güne, aldığım her nefese şükürler olsun diyorum sadece. Doksanıncı günün sonunda bacakları enkazda ezilen, kolu artık olmayacak o kız ben değilim çok şükür. Dert ettiği şeylerin dert olmadığını görünce beşer, şaşmıyor doğrusundan.


Yeni seneden tek istediğim şükredecek daha fazla şeyimin olabilmesi... Bir yerde çok güzel bir söz işittim: "Allah taşıyamayacağımız yük vermiyor ki? Biz taşımayı bilmeyecek kadar aciziz." diyordu. Dağına göre kar verirse kayak da yaparız evellallah. Mutlu senelerimiz olsun!