Günler birbirine karışmış, aylar dan kaç olduğunu bilmiyorum
Hergün yürüdüğüm sokağın adını unutmuşum, ismimi biri seslenirken hatırladım mesela
Yüzümde hiç tatmadığım bir duygu bürünmüş, sanki koca şehir çiçek bahçesi olmuş
Ben adımlarımı yere yakın bilirdim bir keresinde düşeceğim sandım bulutlardan aşağı o kadar uçmuşum ki uçurtmalara rasladım bir keresinde
Ve kuşlara! Nereye gidiyorsunuz? Diye sordum.
Bilmiyoruz. Dediler, bende bilmiyordum çünkü yer çok uzaktı bakışlarımıza, bir ara tanıdık yerlerden uçtuk kocaman bir ağaç gördüm
Oraya konup yuva yaptım hemen, diğer kuşlar da geliyordu misafirim olmaya hep güzel şeylerden bahsediyorduk, yazıyor boyuyor duk bazen
Sonra, kimse gelmez oldu bir süre bende hiç ayrılmadım yerimden
Dağlar da şölen vardı bembeyaz etmişti kendini, kar düşmüştü sanki uclarına
Herkes oradaymış, sonra sen geldin dağlar, tepeler, ağaçlar, yeryüzü ve gökyüzü hayranlık duyarcasına
Sanki yıldızlar dan bir taç vardı saçların da, sesin de ki narin tınıyı bülbüller kıskanıyor du, sen adım atarken kar eriyip gidiyor du altımızdan, üzerinde bilmediğim çiçekler bitiyor du toprağın
Kelebekler kanat açmıştı sanki göz kapakların da, gülünce güneşin doğuşunu izliyor dum sanki
Belki ceylanlar olabilirdin, çiçekler den zambak, gül yada orkide mesela
Cıvıl cıvıl bir gece olurdu ortaya çıkınca hani tüm yıldızlar ve gezegenler bir araya gelecek olsa bu kadar mucizevi değildi
En karanlık gece bile gün ışığından aydınlıktı, sen gökyüzünde dolaştığın da sanki tüm yeryüzü yakamoz oluyor du
Yansımanın güzelliği ile çevriliydi heryer, herşey
O kuru çöllerde denizlerin taştığını görüyordum, sanki herşey canın dan bir parça taşıyor ve can buluyor du
Sen mi yarattın! Bunca şeyi bilmiyorum. Ama senin kollarında başlıyor du herşey sanki bir ucu tüm dünyayı kucaklıyor du.
Bir geliyordun, hoşgeldin... Tüm karanlıklar, çirkinlikler, gürültüler kaybolurdu.