Basılan yerlerin, kırılan yüreklerin, gizlenen sözlerin izi kalmadı.

Ve gücü kalmadı, kilometrelerce yürümekten su toplayan ayakların.

Fezâ iken zerre kadardım; zerre iken fezâ aştım.

Gülümseyen papatyalar, güneşe sarılan deniz, maviye boyanan gök...

Hayâllerin ufukları, sonsuzdu; hiç durdurmadım kendimi.

Gitmek istedim, o çıkmaz sokağın çıkmazına.

Soluduğum hava, yetmiyordu ciğerlerime.

Tane tane dökülen, büyük umutlarımdı.

Yıkılmaz duvarlar, bir dokunuşla yıkılırmış.

Açmayan çiçekler, toprağını bulursa açarmış.

Ağlayışların sonu gelmeden gülmek, yasakmış.

Hudut yok, bir sevinin bir yarayı iyileştirmesi için.

Dağlar mı sıralı, yollar mı yokuş, hava mı buz kesmiş?

Bir sînede yumuşar hepsi, zamânı k'ana k'ana içerek...