Ömrümün yuvarlanıp gitmekten ibaret günleri geçerken
Hissediyorum yokuş yukarı yuvarlanmaya çalıştığımı.
Hissediyorum dünyanın bütün ağırlığını omuzlarımda.
Yaralı bir hayvanın gözyaşlarının
Ya da
Dermansız hastanın umut yolculuğunun ağırlığını hissediyorum ruhumda,
Kalbimde,
Gözbebeklerimde…
Gözlerimi kapatıyorum sonra hayal ediyorum dünyayı
Mutlu çocuklar
ve ölmeyen anneler var.
Ellerinde hiç bitmeyen pamuk şekerler,
Başlarında hiç tükenmeyecek mavi bir gökyüzü
Medine sabahlarından ağarıyor tan yeri renk renk
Gecenin son serinliğini,
O'nun yanıbaşında olmanın hayalî sıcaklığı bastırıyor.
Gülümsüyorum dünyaya.
Sonra açıyorum gözlerimi ve yeniden gülümsüyorum
Ket vurulmuş bir ağızda Avrupalı sessizliğiyle,
Sır gibi saklıyorum gülüşlerimi ben
Gülüşlerim özeldir kimi zaman,
gözyaşlarım kadar.
Gülüşlerim yasaklanabilir yeri gelince
Düşman korkaklığından
yahut hasret burukluğundan.
Sonra geçiyor zaman
Ben yuvarlanıyorum yokuş yukarı
Başımın göğe ermesini
Yokuş yukarı yuvarlanarak başaracağım, inanıyorum.
Gürültüler var.
Tıkıyorum kulaklarımı tüm gücümle.
Duymuyorum bağırışları ve hıçkırarak ağlayanları
En güzel şarkılardan daha güzel bir sessizlik arıyorum ben
İnsanlar sussun, doğa şakısın bülbül gibi.
-güllere,
bana,
duyabilenlere-
Kulaklarımda bahar rüzgarlarının sesi var
Kahkahaları insanların,
-İnsanlarımın-
Temmuz gecelerinde kıyıya vuran dalgaların şaşmaz ritmi kulaklarımda
Ya da bir sonbahar sabahının yağmuru yağıyor üstüme çisil çisil.
Raks ediyor doğa ahenkle,
Beni de dahil ediyor hülyalarım o muhteşem düzene
Gülümsüyorum dünyaya
Gülümsüyorum hülyalarıma
Çekiyorum ellerimi kulaklarımdan ve o müthiş gürültü
Gülümsüyorum dünyaya
gülümsemezsem
Nasıl dalarım hülyalara