Mah yüzünde nâgâh derin bir zalam,

Bin derde düçar etti beni bu encam.

Sadrımda vuslattan kalan zahmın,

Bir nefhada vurdu bana isyanın.

.

.

.

Geçen günlerim mihnete gebe,

Muhakkak kalacak merhale.

Neydi bizi ayıran bilmece?

Husuf vâki olduğu bir gece

Dimağıma düştü bu zelzele.


Neydi seni bu kâbusa koyan,

Çığlık çığlığa uyandıran?

Neydi beni diriler içinde ölü kılan,

Hançeri göğsüme saplayan?

Benim içimde doğan,

Senin içinde sonlanan.

Neydi?

.

.