Çok güzel filmleri çok erken yaşlarda izledim, çok güzel kitapları çok erken yaşlarda okudum.
Söyleyeceklerimi çok erken yaşlarda söyledim. Sözüm kalmadı ya da o yaşlarda söylediğim cümleler kimsenin dikkatini çekmedi. Çok erken yaşlarda tanıştım gerçeklik olgusuyla, kimseye inandıramadım kendimi. Acı ve hüzün... Kimseye inandıramadım çünkü kızarmışlığım sol göz altımda değildi. Sol taraftaydı ama gözümün çok altındaydı. Yağan karı sevmedim; yağmuru, güneşi ne ilkbaharı ne de çocukların cıvıltısını... Bir bebeğin göz bebeklerine baktığımda büyüyünce ne acılar çekeceğini hissettim. Bir psikoloğa anlatmak istedim, sonra bir cümleyle karşılaştım. İlacım oldu: "Yalnız hüznü vardır kalbi olanın." Ben de hiç alışamadım gülmeye, hüzün kalbime daha uygun.