Ömrümün türküsü dudaklarında zayıf bir selâ.

Dünya, sararan bir yaprak parçası artık. Sokak başları boş bir uğultu.

O güneş ki ısıtmıyor gözlerini.

Kalabalık kaldırımlarda ince bir yağmur sessizliği.

Toprak her zamankinden daha telaşlı.


Bir şey oluyor bir şey, korkuyorum. 


Ağlamaklı bir adam sırtını dönüyor dünyaya.

Kimseyi görmeden bakıyor uzaklara. Elindekileri yitirmenin acısını damlalara anlatıyor gün geçtikçe.

Büyümüyor dalında bir kuş.

Hiçbir karanlık kavuşamıyor aydınlığa.

Bir iç çöküş yaşanıyor gövdesinde.

Geceler sancılı bir ümit arayışı, gündüzler ölü çocukların naaşı.

Ömür bir yıldırım gibi bağrını dele dele geçiyor.

Saçları kendi savaşından kalma bir tablo. Zaman küçük bir gölün akıntısı.

“Kendinle barışamadın” diyor, yumuyor gözlerini.

Vicdan çığlık çığlığa sayıklarken iniyor ayrılık merdivenlerini.

Yürüyor...

Sonsuz bir boşluğa, boşluklar arasında...