Yazamıyorum. Yazamadığım için mi deliriyorum yoksa delirdiğim için mi gitmiyor elim kâğıt ve kaleme?
İçimde olup biteni ne konuşabiliyorum ne karalayabiliyorum. Koşar adımlarla yürüyorum yalnızca. Yürüyerek, evden uzaklaşarak çözülür sanıyorum. Bu odadan çıkınca geçer sanıyorum, arkamda kalır sanıyorum. Kalmıyor, hep benimle geliyor, kovalıyor sanki beni her bir his ve düşüncem. Her anı boğuyor beni, hatırlamak istemediklerimi hatırlıyorum en çok, “bunu asla unutmayacağım” dediğim her güzellik çoktan zihnimi terk etti bana sorarsanız. Yalnızca bana yaşatılan acılar var hatırımda, bir de benim yaşattıklarım. Acı, ne acı. Hep acı.
Korkuyorum sonra, yine yeteri kadar iyi olamayacağımdan korkuyorum. Zarar vermekten, zarar görmekten çok korkuyorum. Sevgi zarar göstermemelidir diyorum, sevgi yalnızca iyileştirir. Şu sıralar kalbimi saran bu güzel hissin bir gün beni aynı yerlerden vuracağından korkuyorum. Yanındayken korkusuzum, dünyaları alaşağı edebilecek gücü kendimde buluyorum onunlayken. Onu korumak için bu dünyada karşıma alamayacağım kimse yok ki! Bir de kendimden korumam gerekiyor, en çok kendimden. O yara alırsa diye korkuyorum. Hadi ben çok yara aldım, ya onun güzel kalbini kırarsam? Hadi benim sağım solum belli değildir, iki günde iyileşmesini de bilebilirim, ya onda iz bırakırsam? Ben iz bırakmaktan çok korkuyorum. Eskiden hep isteğimdi beni hatırlamaları, şimdi ben kendimi unutmak istiyorum. Kendimi hatırlıyor muyum? “Kendim” dediğim kim?
Yalnız kalamıyorum, onsuz kalamıyorum. Gün geçtikçe düğümleniyorum, bundan da korkuyorum. Yalnızca yanında huzurluyum, yalnızca yanında rahat. Onun omzundan başka hiçbir yerde rahat bir nefes alamıyorum. Gözümden yaşlarım tek başımayken zor düşüyor, onun omzunda hız kazanıyorlar. Beni anladığını hissettiğim için, beni ben olduğum için istediğini bildiğim için ağlamak istiyorum. Korktuğum için, hak etmediğimi düşündüğüm için ağlamak istiyorum.
“Herkes gibi o da sıkılacak, zehirlisin çünkü sen.” Ben zehirli miyim gerçekten?
Düşüncelerim susmak bilmiyorlar.
Yazabildim.