Bi' gün olsa da uyansam, gördüğüm herkes bana selam verse, ama gerçekten, gülerek falan. Sonra iş yerimdekiler "hoş geldin" dese. İçten insanlara servis etsem. Herkes öylesine ütopik ve eş anlı olarak normal olsa, öyle güzel bir günün akşamında bi' şişe de şarap içsek seninle, tahta bir masa ve sandalye, melamin tabakta eğri büğrü kesilmiş ekşi elmalar, manzaramız karbonmonoksite bağlı sisli ama gözümüzün gördüğüyle gönlümüzdeki aynıyla sabit, seviyoruz birbirimizi, kıskanmayalım kendimizi birbirimizden, bi' teslimiyet değil bu; ortopedik bir yatağa uzatmak gibi bedenini. Onun olmuyorsun, onunla oluyorsun. Böyle baksak birbirimize de uzatsak kendimizi yatağımıza, sabah ikimiz de izinli olsak, dünkü yalandan günaydınları ve olmayan hoş geldin hoşgörülerini unutsak, evden çıkmasak. Hani bir de Leyla ile Mecnun açıp ayaklarımızı uzatıp sarılsak. Dışarıda yağmur, elimizde dağ adaçayı, ayağımda patik; içeride oksijen, dışarıda karbonmonoksit...