Geçen gün vurdum yola, yürüyordum. Kafamı bir kaldırdım, fabrika benzeri bir yapı, üstünde de kocaman "Güvercin" yazıyor... Oturdum bir kaç saat düşündüm, acaba biri benimle kafa mı buluyor diye... Yolumda ölü güvercinler, evimin çatısına konan güvercinler, her yerden çıkan güvercin resimleri, her yerde bir güvercin yazısı... Benim kafam yerinde değil biliyorum ama bu kadarı da tesadüf mü sahi... Yahu gecenin bir körü neden güvercin sesi duyuyorum ben? Keşke yazmasaydık ya o şarkıyı. Çok ciddiyim. Ne senin derdin olurdu, ne benim, ne senden bıkan arkadaşlarımın, ne de bunu okuyan bir avuç insanın. En azından güvercinler rahat uçardı gökyüzünde. Gerçi güvercinler uçsa ne yazar... Oturup şarkı söylemek sen, bir şeyler yazmak sen, kitap okumak sen -ki bu çok tezat- , gökyüzüne bakmak sen, kedi sevmek sen, uyumak bile sen... Şimdi tekrar yanımda olacaktın... Sen bana onu anlat, ben sana seni... Sen gel kır kalbimi, yine de ki "şairlere şiir yazılmaz", bunu söyle dur yak canımı ama gel işte... Hani sabah "günaydın" diyordun ya bana, güneşi kucaklayarak kalkardım yerimden... Sen, senin için doğru olmayan kızlara koşardın, "yara bandı olsunlar diye" derdin, "bence yapma" derdim, seninki de inat ya, dinlemezdin, alırdın başına belayı, sonra "sen haklıydın, affet, bilemedim", ben de sana kıyamazdım, "ne olursa olsun yanındayım" der gülümserdim... Sen gibi kimse tanımıyor beni ve bu çok kırıcı. Seni kötülüyorlar bana ama biri de sen gibi olamıyor. Çok da zor değil ki; günde bir günaydın ve iyi geceler, arada nasılsın, iyi değilsem deyin ki "sen canımsın", durduk yere trip atarsam da anlayın -gerçi onu ben bile anlamıyorum, sen nasıl anlıyordun ki-...
Dışarda yürürken bana ses kaydı atıyordun ya hani... Oturdum tek tek hangi şarkıları söylemiş acaba bu bana diye aradım buldum. Geceleri açtım ağlayarak dinledim, ezberledim. Sonra melodisi elverenleri gitarla çalmaya başladım. Sözümü de unutmadım bu arada. "Ben hayallerimi gerçekleştiremesem bile sen gerçekleştir" demiştin... O sözün beni ayakta tutuyor şu sıralar. Ardımda sana sözümü tuttuğuma dair kanıt, bana ise tarihte "ben de olacağım" düşüncesi... Bazen kızlarla oturuyoruz, onlara özlü söz diye senin bana söylediklerini yutturuyorum. Onlar da bir şey biliyorum, çok doğru konuşuyorum sanıyor... Sonra senle yazdığım şarkılardan gösteriyorum, önce beğeniyorlar, sonra senin adını duyunca u dönüşü yapıyorlar hemen... Ya ben anlamıyorum ki ama... "İlgin bunaltıcı, en yakınını bile bunaltıyorsun diyorsun" ama beni gerçekten seven insanlar ilgili oluşumu seviyor. Sen beni hiç mi sevmedin yani. Neden o zaman o gece sabaha kadar konuştuk biz... Ben biriyle sabaha kadar konuşuyorsam o insan hayatımın bir parçası olmak zorunda. Neden ben değerli gecemi rastgele biri için harcayayım ki? Ya da mesela neden bana güvendin o kadar? Daha yeni tanışmışız bana diyorsun ki "Acukanın üstü küflenmiş, sıyırıp atsam yesem bir şey olur mu?" Sen niye bana soruyorsun benim nasıl bir manyak olduğumu bilmeden. "Ye bir şey olmaz, ben hep öyle yapıyorum" dedim, garanti ettim üstüne... Sonra noldu peki? Hastaneyi boyladın. Sen niye bana güvendin ki bu kadar? Daha yeni tanıştığın kız yüzünden ölecektin, sevdiğin kız falan da değil, öylesine normal yeni arkadaşın olmuş bir kızdım ben... Şuan düşününce bana çok çocukça gelen bir şey var... Neden bana "Kalbimin yarısında sen varsın" demiştin? Ciddi soruyorum yani, ben hadi manyağın tekiyim, sıkıntı olmaz da, ya bir başkasına desen bunu. Yani şuan normal biri olarak düşünüyorum, çok saçma değil mi. Kalbini insan sevdiğine vermez mi, sevdiği derken hani arkadaş olarak değil, aşktan deli olduğun biri var ama bana gelip kalbimin yarısı senin diyorsun... Kusura bakma da bana bunu dersen ben de o kalbin tümünü isterim, nankörlüm ben , inat değil mi, niye yarısı? Ya hep ya hiç demezler mi, onu bu tarz bir şey için demezler ama neyse... Ben de sana "Madem öyle sahip olduğum yarısını başka kimseye verme" demiştim... E ne oldu şimdi? Kimi koydun yerime doğruyu söyle. Yanında gezen, görmemiş olsaydım keşke ama koluna giren, beni sana kötüleyen, arkadaşın gibi yaklaşıp durup durup gözleriyle seni kesen kızı mı? Onun dışında herkesi koyabilirsin bak problem değil ama o kız olmaz ya... Her gün kavga ediyorum ben onunla, valla bak çok büyük olaylar var, hep de seni kıskancından yapıyor. Bir de o gökdeleni koyma yerime, olur mu... Her ne kadar en değerlim sen olsan da ona verdiğim değer ve sevgi akıl almazdı... Aklım çıkıyordu ona bir zarar gelecek diye... Birbirimize tatlı yapıyorduk, ya şimdi sen daha iyi tanıyorsun, o kalkıp tatlı yapar mı hiç? Bana yapıyordu işte, ben de ona yapıyordum... Şaka bir yana onu bir ağabey gibi görüyordum... Beni ne kadar önemsediği her sözünden belli olurdu. Anlamıyorum nasıl değişiyorsunuz hemen... Ben aynı benim, belki sıkıntılı olan benimdir evet ama en azından kötü biri olmadığımı bilerek davranabilirdiniz... Sen en azından zayıf yönlerimden vurmadın, o geldi bana senin adınla sataştı... Özür dilerim... Seni suçlandığım için... Hâlâ üzülüyorum onun için zaten... Kavga etmemize sebep oldu ama beni de anla... En yakın arkadaşım senin adınla canımı yakıp beni bir kuyuya atıyor, bir düşün bunu... Ve sonra bunun hoşuna gittiğini söylüyor...
Sizin yüzünüzden bazen çocuk gibi hissediyorum... Sanki hiç derdim yokmuş gibi güverciniydi, gülüydü, dikeniydi, ya bırak Allah aşkına... Sinir krizlerine sokuyorsunuz her gün beni. Anı saklamak için günlük tutardım, sizin yüzünüzden bu sene yarıya yazmadım. Zaten unutamıyorum hiç bir şeyi...
İçimden biri bunları tek tek sana yazmak istiyor güvercin ama sen artık beni anlayacak sen değilsin... "Kim ne yaptı sana kurban olduğum" diyen senle, "Git çöplüklerde ara verdiğin kalemi" diyen sen bir değil...