bir çift terlik aldım çarşıdan

beş liraya bir şapka

bunların arasını dolduruyor varlığım

bir kazaya şahit yazıldım köye dönerken

siyah bir araba bir çocuğun beynini patlatmıştı

kırmızı iskarpinleri parlıyorken asfaltta

yanımdaki koltukta yaşlı kadın

gözlerinin ucunu başörtüsüyle gizledi

gözleri yandı onun yanındaki adamın

kürtajı düşündüm bundan dedim bir polemik çıkar ama yeni bir çocuk çıkamaz bundan

saddam’ı astıkları gün

halepçe’de on çocuk doğdu

kürtajın kürtçesi yok

kaddafi vurulduğu gün

dayımın düğününde göğe kurşun sıkıyordu aşiret

iskit okçularına dair bir şeyler geçti aklımdan

kürtajı hiç düşünmedim

ertesi gün köyün ebesi öldü –yemin ederim-

herkes ebesini gömdü –burada güldünüz boşuna saklamayın-

çünkü gülmeyi övünç gibi yayarız çoğu zaman

çoğu zaman kendimizden bile saklanarak ağlarız.

ağabeyimden bana bir tesbih kaldı

-o kadar LA İLAHE İLLALLAH-

bir de altı çocuk, ikisi kız, dördü çok kızgın yetimliğe

çok acı kahve içtim ağabeyim öldüğünde

-çok içtim bildiğiniz gibi değil-

çünkü dedim ah bazen hecelerce uzar

bazen babamın beyaz sakalları gibi yıllarca

bir plak aynı kederli notaya takılır döner döner döner

-BU KONUDA BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEMEK İSTEMİYORUM-

doğum günümü hiç kutlamadım –kutlamam da-

hem doğduğumda çok küçüktüm

hem nereden bulunacak sıfır tane mum

çok kutludur hem sadece bir tane doğum

-o kadar MUHAMMEDÜN RASULULLAH-


*ölüm acı(d/t)ır.