Bazı mekanların sadece duvar, masa, sandalye veyahut duvardaki bir çerçeveden ibaret olmadığını anladım bugün. Bazı mekanların dile geldiğini iliklerime kadar hissettim bugün; anladım, burası onunla birlikmiş. Burayı benim için özel kılan onun yüzüymüş, mutlu hatırlatan onun sesiymiş.

Bugün duvarlar konuştu benimle. Yemek yerken bir masa, bir sandalye, etrafımdaki insanlar konuştu. Tek eksik sendin ama hiç yokken bile herkesten çok vardın. Gözlerim hep seni aradı, aradıkça kendimi bulmaktan korktum. Her köşeye sinmiş varlığın, dokunduğun her şeyde kalmış izlerin, sesin dolmuş; gülüşlerini hapsetmiş duvarlar. Pencerenin önünden geçen her yüz seni anımsatıyor ya da ben her yüzde seni görmek istiyorum. Öncesinde varlığını bile bilmediğim bu yer şimdi seninle bir bütün olmuş, seninle anlam bulmuş. Gitmek için can atarken ayaklarım geri geri gider olmuş. Şimdi yokluğunda solmuş pencerenin kenarındaki çiçekler, dökmüş ağaçlar yapraklarını.

Bu nasıl gidiş böyle; her yer hala sen, her yerde varsın ama yine varlığına hasretim...