İçimde bir çocuk can çekişiyor sessizce ve çığlık çığlığa, hayatın karabasanı çökmüşken üzerine sesini çıkaramasa da yine de vazgeçmeden savaşıyor olgunluk denilen çaresiz hastalıkla.
İçimde bir çocuk can veriyor damla damla. Sesini duyan yok kimse kulak vermiyor ona. O da biliyor sonunu aslında, her gördüğü gözde anlıyor, hissediyor yakın olan kıyameti. Her gözde bir mezar taşı, her mezar taşında aynı yazı “içimdeki çocuk“. Herkes gömmüş çocukluğunu göz bebeğinin en karanlık yerine. Bu yüzden büyüdükçe kararır belki gözler. Mezarın içinde çocukluğumuza hayal gücümüz, umutlarımız da eşlik ediyorlar. Hepsinden korkup saklamışlar bir Orta Çağ hazinesi saklarcasına ama nafile, kurtulamıyorlar, özlüyorlar. Özledikçe daha kötü hissediyorlar.
İçimdeki çocuk can çekişiyor. Ben bunu bile bile çaresizim, kaybediyorum onu. Eğer ben de kaybedersem onu gözbebeğime değil kalbime gömeceğim, umutlarım üzerinde yeşersin diye.
Muhammed Dalpalta
2020-12-31T19:15:56+03:00Kaleminize sağlık. İçten ve hepimizin yaşadığı bir hissi anlatmışsınız. Ben beğendim.