Açtım gözlerimi odama süzülen ışık hüzmeleriyle. Arabaların sesi çalındı kulağıma ve düşündüm yine. Başlamıştı bir gün daha, her zamanki gibi yoğun geçecekti yine. Yapmam gereken bir sürü iş, çalışmam gereken bir sürü ders ve düşünmem gereken planlarım vardı. Dedim acaba hangi birine yetişebilirim, daha ne kadar dayanabilirim bu hızlı tempoya. Odaklanmam gerekiyordu anlayabilmek için etrafımda olan bitenleri ve fark etmem gerekiyordu kendi gidişatımı. Oysa benim dikkatim dağınık, ruh halim melankolik, canım da sıkkındı. İnsanın kafasını toplaması ne zor işti. Eskiden ne güzel yapardım bunu oysa. Şimdiki fark neydi? Neden düzgün düşünemez olmuştum? Herkes bir amaç peşinde koşuştururken, herkes bir yolunu bulmuşken kendi yoluma uzak düşmek acıtıyordu. Her şeyi bir kenara bırakmak istiyordum zaman zaman ve tüm emeklerimi çöp etmek. Fakat bu kendime yapacağım en büyük haksızlık olurdu. Sanırım amacımın ve ilerlemenin verdiği o güzel hissi unutmaya başlamıştım. Geri kazanmam gereken de buydu. Öyleyse yapabileceğim tek şey vardı. Kahvemi hazırlayıp tekrar başlayacaktım, ne kadar zor olsa bile, ne kadar dibe batsam bile. Tekrar ve tekrar...