Yalnızlık…

Tülü perdesi çekili, üstü kapalı yalnızlık. Balkonunda korkuluk, kitaplığında Dostoyevski, radyosunda Chopin saklayan yalnızlık…

El yazısında kafa karışıklığını gizlemeyi beceremeyen, içimde edindiği yerle boynumu kıldan ince, belimi kambur bırakan, olmam dediğim her şeye razı olduran yalnızlık…

Çoktandır soyutluktan uğurlanmışsın.

”Biri” oldun işte evimde. Kahvaltı masasında çayın, peynirin hazır! Zeytin koymadım, unuttum sanma, sevmemiştin hiç onu da. Kahvedeki şeker gibi. Oysa unutmak istiyorum seni. Yerine renkli cam bardaklar ve süslü nazar boncukları asmak istiyorum. İçimdeki anılar merdivenine yaslanan omzuma koyduğun elini çekip sana doğru son bir defa baktıktan sonra kapıya yürümek istiyorum. En çok da her yeri bir güzel silmeyi, seni yok etmek için. Sonra da çekip gitmek, seni terk etmek istiyorum!

Yalnızlık… Kendimi ararken nerelerdesin? Hep en olmadık zamanda gelirsin. Atlamak istediğim şarkılardan en güzelisin. Silememem bundandır.

“Gözyaşlarım da hep bunları anlatır.”Yaramsın. Kanarsın. Kabuk bağlar, kanatırsın. Aniden döndüğüm sokakta karşıma çıkarsın. Tesadüf derim. Karşılaşacağımızı hissederim, içgüdü derim ama bilmek. Üstelik gün saymak. Bunu bilmek ve yaklaşmasını güneş doğup batarken sadece beklemek…

Vereceğim tepkiye hazırlıyorum kendimi. Döndüğünde hoş bulmayacaksın artık sivrilttim dilimi. Saçımı topladım, rüzgâr getirmesin sana kokusunu diye. Fena olacağından değil. Hanidir şu acıttığından, senin de bana kılıcını kuşanıp geleceğini konduramadığımdan. Bunca acıtacağını bilsem hiç öper miydim? Kalbimin yerini unutturacağını, sokakların adını değiştireceğini bilsem…

Ya sen? Beni sevsen öyle bakar mıydın? Ekşi portakal kabuğu tadı var şimdi; surat ekşiten, geniz yakan. Ayrılığa alışamadım, dikişlere alışamadım. Ben ki yalnızca yalnızların konuk aldığı filmin en yalnızıydım. En yalını, en yazı ve en yazılamayanıydım.

Beni öptüğün o sokaktan iki günde bir geçiyorum. Bir gün gelecek, o sokağın ismi beni öptüğün sokak olarak kalmayacak. Değişmiş ve sadece iki günde bir geçtiğim herhangi bir sokak olacak. Ekşiten bu tada alışamadım. Dikişler var şimdi, bir de ayrılık.

Gidiyorum, elveda güzel başlayan aşklarım. Kendime daha çok yolum var. Nihayet dağlar buzlarını çözecek, ısınacağım. Kendi ellerimden tutacağım.

O şarkının ve bu adamın yok olmasına izin vereceğim, içimdeki nehirde.