sağ elini düşün adamın, sağ elindeki parmakları. adama göre sağdan ikinci ve üçüncü parmakları düşün. yüzük ve orta parmağı diyelim uzatmadan. işte o iki parmağını ayırıp sol elimin parmaklarıyla, sağ elimdeki bıçağı o ayırdığım yerden yukarı doğru, hızlı ve kuvvetli bi şekilde çektim. bileğine kadar kesmiştim. ılık kanı elimden aşağı doğru akıyordu. göz göze geldik. az önce dilini kestiğim için ve de dilini kesmemden ötürü ne dediğini anlamıyordum. göz göze geldik. gelmek? göz göze kaldık. kalmak olur mu acaba? bi kadın vardı sarışın ,kalın sarı saçları vardı. habersizce içimi sızlatırdı. izmarit haline gelmiş sigara dibi tadı verirdi o kadını düşünmek. bir kez, sadece bir kez gözüme, gözümün tam içine bakmıştı. mesela ben bi-kaç sene onun gözünde kaldım. efkarlı işler bunlar, perdeyi herkese açmamalı. sonra tavana doğru kaldırdım kafamı, hafif geriye attım. dün gece yastıksız yattığım için tutulmuş boynumu esnettim. tavanda sinek pislikleri vardı. adamın elini daha sıkı kavradım, kendime doğru çektim adamı. ayağıma, ayakkabımın içine doğru akan kanın sıcaklığı garip bi huzur verdi bana. bi süre öylece durduk ve aniden, hiç de hazırlıklı değilken eli kesik adam, bıçağı sol kulağının tam altına sapladım ve üç adım geri attım. hani ronaldo frikik kullanacakken geriliyor ya tam, işte öyle üç adım geriye gittim. sırtımı duvara verdim. acı içinde ölmekte olan bi bedeni izlemeye başladım. hay sikeyim sigaram bitmiş. bu evde var mıdır acaba. soğuk bi güneşliğin yüzüme değmesi gibi ürperdi içim, adam artık kıpırdamıyordu. camı açtım hava alsın ev diye. içimden bi led zeppelin geçti, senin hiç haberin olmadı.