Bir ormandayım. Sağımda solumda kurumuş, yeşermiş bir sürü ağaç var. Bazen yeşeren bir ağaca dönüyorum. Bazense kupkuru bir ağaç.

Kimi zaman içimde açan çiçekleri dağıtıyorum etrafıma. İçimdeki kahkahalarla kelebekler ile geziyorum,nefes alıyorum ve nefes veriyorum.Umut oluyorum hayata.Yeşilin ta kendisi,maviye yoldaş,güneşe sırdaş oluyorum.İstiyorum ki kalbinde çiçek açan insanlara ulaşayım.Renklerimden bahsedeyim.Rüzgar esse de güz gelse de her daim bir umut kalıntısı bir çiçek bırakıyorum dallarımda. Umudunu yitiren biri gelir de o kuruyan dallarımda ki o çiçekten güç alır diye. Bazen de insanların yanakları ile dudakları arasında yer alan o boşluğu görebilmek için oluyor savaşım. İnsan insana iyi gelmeli . İnsan insana yük olmamalı.


Kimi zaman ise ormandaki ürkütücü kurumuş ve vazgeçmiş ağaçlarda buluyorum kendimi. Pes etmiş ve solmuş. Hüzne dost ,dökülen yapraklarıma yoldaş ve gri bulutlara sevdalı oluyorum. Etrafa çiçek açmak şöyle dursun kendime yetecek suyu güneşi bile bulamıyorum.O kuruyan dalların en başta bana battığını hatta sanki çürüdüğünü hissediyorum.Kabuğuma çekilmek ve uzunca bir sessizliğe gömülmek tercihim olsa da çok uzun sürmüyor.O esen rüzgarların , kopan fırtınaların geçmeyeceğini ve bu güzün böyle devam edeceğini düşünüyorum.Bırakın yazı bahara bile inancımı yitirdiğim oluyor.

Evet…Kendimle savaşıyorum.Açan çiçeğe mi tutunayım kuruyan dallarıma mı bilmediğim oluyor.

Oysa ki ikisi de benim. Rengarenk açan umut dolu yeşermiş ağaç,çiçek de benim; Kurumuş ve hatta kırılmış dalları olan yaprağı dahi olmayanağaç da benim .

Yeri gelip umudun ta kendisi olan da ben yeri gelince umuda en çok ihtiyacı olan da ben.İçimdeki bulmacayı çözmekte zorlansam da sanırım insanı insan yapan ve hatta bizi bir ağaçtan farklı kılan da bu.İnsanoğlu değişken.İnsanoğlu duygular bütünü…


İçinizdeki kurumuş dalları da açan çiçeği de sevin .Çünkü onlar size ait ve sizde onlara ...