Bugün bitirdiğim bir kitabın adı ''İçimizdeki Şeytan.''

Ana karakter Ömer. O, hayatındaki yanlışları içindeki şeytanın yaptırdığını düşünen bir karakter. Aslında bir çeşit kendini kandırma yöntemi. Biliyorsun, o sensin, senin iraden ya da iradesizliğin mi diyelim, başına gelen kötü şeylerde sorumlu arayıp bulamadığında içindeki şeytana sarılıyorsun. Dönüp asıl bakman gereken yere bakmıyorsun, hep bir suçlu arıyorsun. İşte Ömer buydu ve o bana çok tanıdık geldi. Bir de mutluluğunu Ömer'in mutluluğuna bağlamış, sürekli ona merhamet besleyen ve her zaman yanında olan eşi ''Macide'' vardı. Hiçbir zaman görülmedi yaptıkları, göremezdi de Ömer çünkü sadece içindeki şeytana sığınıyordu, inandığı tek şey oydu. Ta ki kendisini fark edene kadar... Aslında içinde şeytan yoktu; o, tam olarak kendisiydi. Önce kendisini bulması gerekiyordu ve GİTTİ... Hikaye bitti mi? Hayır. Asıl hikaye kendini keşfetmeye başlayınca devam eder, tıpkı hepimizin yapması gerektiği gibi... Hepimiz gidip bir yerlerde kendimizi bulmalıyız; belki de içeriye, daha içeriye gitmeliyiz...