Kitaplığımda uzun süre okunmayı bekleyen kitaplardandı ve okuduktan sonra pişmanlık hissettim bunca zaman neden okumadım diye. Tek günde bitirdiğim nadir kitaplardan olur kendisi. O kadar zaman önce yazılmış olmasına rağmen günümüzdeki insanları anlatıyor hissine kapılmak çok etkileyiciydi. Kitapta bazen iç konuşmaları okurken bazen üçüncü şahıs olarak şahit olabiliyor bazen de kahramanın dili olabiliyoruz. Anlatılmak istenen çok etkileyici bir konu. Hepimizin zaman zaman içindeki o sese kulak veren bir başkahraman Ömer var, ilk gördüğü anda aşkından kavrulduğu Macide'si ve çok yakın bir o kadar zıt olduğu arkadaşı Nihat var. Olay örgüsü çok hızlı akıyor, bir anda olayın içinde buldum kendimi. Aşk, keder, dostluk, maddiyat, maneviyat dolu konularla içine çok iyi çekiyor kitap. Hem çok sevip hem vazgeçen tarafın neler hissettiğine şahit oluyoruz. Başlarda Ömer'e çok kızıyordum fakat roman ilerledikçe ona olan öfkem sakinledi. Bir noktada ona da hak veriyor insan. İçimizdeki şeytanın tembellik, rahatlık olduğunu söyleyen fakat bir türlü içiyle olan savaşı bitiremeyen Ömer, kendini daha erken düzeltse belki ilişkileri daha iyi olacaktı ama sonda Macide'nin eski müzik hocası olan ve aynı zamanda Ömer'in dostu olan Bedri'yle beraber yoluna devam etmesi bir bakıma kurtuluş oldu bence. Mutlu olmayı en çok Macide hak ediyordu, umarım Bedri'yle çok mutludur bir yerlerde. :) Yazarı olan Sabahattin Ali'ye gelecek olursak her zamanki gibi şahane bir eser bırakmış arkasında. Saygı ve özlemle... Başka eserlerinde görüşmek üzere.