Bahar ne güzeldir değil mi? Isınan içimiz, kuşların cıvıldaması, yeryüzüne merhaba demek için hazırlanan çiçekler, tepeden bize gülümseyen güneş...

Fark edemesek de hepimiz birer mevsimiz aslında. Kimimiz yaz, kimimiz kış ama aslında hepimizin içinde keşfetmemiz gereken gizli bir bahar yatar.


Sonbahar bir vedadır mesela, bir vazgeçiştir. Yenilenebilmek için yüklerinden kurtulmaktır, gelecek olan kışın kasvetine direnebilmek için önlem almaktır, hüzündür ama sonu çok güzeldir. 


İlkbahar yeni bir merhabadır, bir bebeğin ilk adımlarıdır. Artık dinlenme zamanıdır. Direnmeyi bir kenara bırakıp hafifçe esen meltemi kendine katmaktır. Dünyanın bir ucu sonbaharsa diğer ucu ilkbahardır. Biri bizi kışa hazırlar yani ölüme, diğeri ise yaza hazırlar yani yeniden doğuma. Kış ve yaz gelip geçicidir ama ilkbahar ve sonbahar öyle değil. Doğadaki en büyük işleri bu iki mevsim üstlenmiştir. Sonbahar yapraklarını uğurlar vakti gelince, çok ağlar ama kışın umurunda mı? Kış zalimdir sonbahardan. İlkbahar gebedir, zorludur, bütün çiçekleri o doğurur ama yazın umurunda mı? Sefasını sürendir o. 


Hepimiz onlara dair izler taşırız. Mücadelenin izleri kalır mesela, çok ağlarız gözlerimizde buğusu kalır, direniriz saçlarımızda kırıklar kalır, hazırlık yaparız dizlerimizde dermansızlık kalır...


Dedim ya; hepimizin içinde gizli bir bahar yatar. Dünyadaki en zorlu görevi üstlenmiştir insan. İlkbahar ve sonbahar gibi. Zamansız olur vedalar, bir gün daha tutmak isteriz birini hayatımızda ama vakti dolduysa çare gelmez elden. Vakti geldiğinde sararmış yapraklar da düşer dalından. Sonbahar o yaprağı bir gün daha tutabilse ağaçta, ne fark eder ki? Kış gecikmez ki. Yine gelir, yine ve yine...

Bir döngüdür işte bu. Kuyuya düşer insan, sonra çıkar. Sonra tekrar düşer ve tekrar çıkar... Bu böyle devam eder, etmek zorundadır. 


İlkbahar gelmeden yaz gelebilir mi? Anne çocuğunu beslemezse çocuk büyüyebilir mi? Annedir ilkbahar, yeni mucizelere gebedir, sonbahar ise ölendir.

Sihirli bir değnek bulundururlar sanki, ruhlarımıza dokunurlar. Bize duyguları öğretirler, güçlü kalmayı öğretirler, sevgiyi ve acıyı öğretirler. En mükemmeli de, umut etmeyi öğretirler. İlkbahar sonbaharın yansımasıdır aslında, güçlü hâlidir ilkbahar. Sonbahar, yitirdiklerinin yeniden doğacağını, büyüyeceğini ve yeniden ona kavuşacağını bilmeseydi dayanabilir miydi bunca acıya, dayanabilir miydi ayrılığa? Yürekten sevmişti çünkü hepsini ve ne diyordu o söz: Yürekten sevdiğiniz her şey ama her şey bir gün mutlaka size geri döner.


Madem ilkbahar başlangıç ve madem bu sene de ilkbahara kavuşacak kadar şanslıyız, çıkalım düştüğümüz kuyudan, yüreğimizi dinleyelim ve beklemeyi bilelim. Yerdeki çamurları değil gökyüzünü seyredelim. Sonbahar kadar hüzünlendik, yolcu ettik en sevdiklerimizi çünkü vakti gelmişti. Vakti gelen her şey gider, vakti geldiğinde daha güzel bir surette dönebilmesi için gider. İlkbaharda olduğu gibi... O vakit yerin yedi kat dibinde de olsanız, her daim gelir. 


Şimdi ilkbahar gebeyse sonbahara ve önünde fevkalade bir yaz varsa insan da gebe olmalı umutlara çünkü onun da önünde fevkalade bir yaz var. Düşlerini büyütmeli, yaza yetişmeli, sonbahara kavuşmalı ve en güzel yerde beklemeli. Çünkü o vakit mutlaka ve mutlaka gelir.