Ellerim buz kesmiş, parmak uçlarım travmalarımın melodisini tutar
Kafam koca bir koalisyon, kapatma tuşu yok ki basayım, duvara fırlatamıyorum ki paramparça olsun da içim huzura ersin
Yanlış bir durakta çok uzun bir süre kendimi beklemiş gibiyim
Beklerken yıllar geçmiş ama bana bir uyku arası kadar kısa ve boş geldi bu bekleyiş
Ağrılar tek hissettiğim şey bu ara, kalbim deprem bölgesi,altında ezilenlerin çığlıkları kafamda yankılanan bir ağıt gibi
Aldığım nefesler içimi söndürmeye yetmiyor
Güzel anılarımın üstü sislerle kaplı, gülüşlerim kış gördükten sonra solan çiçekler kadar kırılgan
İçime batan kendi dikenlerim, en acımasız tarafım celladım beni bekler her gece aklımın en derin köşesinde bir bankta
Gözlerimdeki ışıklar teker teker kapanıyor, oyunun son perdeleri bunlar
Korkularım artık tepkisizliğimden şikayetçi
Yarım kalan hikayelere kendi sonlarımı yazan merdiven altı bir yazar de sen bana ;kendi vedalarını yazan, kendi hatırlamak istediği gibi hikayeyi karalayan bir sahtekar
Sessizliğimi oluşturan düğümlenen cümlelerim, dalıp gitmelerim yarattığım boşlukta gizli
4 duvara hapsettim ruhumu, bedenim ise her sabah palyaço kostümünü giyip çıkan biri
Soruların cevabı mı yok, yoksa bilmediğim yerden gelen sorular mı artık ben de anlamıyorum.
İçimde kopan çığlıklar heyecan çığlıkları değil etimi kemiren kurtların açlığına bu çığlığıklarım
Uyanmak için sebep saymam gerekseydi boş bir sayfa kalırdı sadece önümde
Dilek dilemek için yıldız kaymasını beklerken dileyeceğim dilek kalmamış
Kendimle saklambaç oynarken kendimi kaybetmişim
Suda boğulmamak için çırpınan bir balık gibiyim ve tek bildiğim çırpınışlarımın sesi gittikçe kısılıyor.