Hani içine bir şey oturur da, açken yemek yiyemezsin. Hani olur ya bazı vakit, bir yutkunuş tüm öğünlerin yerine geçer. Bazı zamanlar olur ya, bir şarkı oturur bir öküz gibi göğsünün ta orta yerine. İşte o an bir şeyler yapasın gelir. Tüm şiirleri okuyasın gelir o ara, yazılmamış olanları da yazasın gelir.
Ama en çok da kalkıp sevdiğine sarılasın gelir içinden, başka hiçbir şey gelmez. Farz-ı misal sevdiğin de yoksa yanında işte o zaman tüm dünyayı sevdiklerinle birlikte yakıp uzaklardan seyredesin gelir. Çünkü insanın yanında olmayan sevdiğinden ne hayır gelir? İlle de fiziksel yakınlık değildir mesela mesele, asıl mesele ulaşabilmektir. Bir telefonla, bir mesajla bile ulaşmak iyi gelir herkese. Peki ya sevdiği yoksa insanın o zaman elden ne gelir? Sevdiği olmayan insan bir tohuma benzer daha yeşermemiştir, ona da can suyu gerekir. Zira sevdiği olmayan biri karanlıklara mahkum demektir. Peki ya sevdiğine bir daha asla ulaşamayacak olan insana ne demek gerekir? Ona ne can suyu ne de bir orman, ne güzel bir sahil ne de bir güzel roman iyi gelir. Sevdiğine ulaşamayan insan kurumuş bir güle benzer. Yalnızca reçelini yapmasını bilenin elinde değerlidir o…