I


Zaman,

Sisli bir yangın

Puslu bir ayna.

Geçmişe dönemiyor

Geleceğe gidemiyorsun.

Çünkü yanlışı en başta yaptın.

Çözülmemiş hiçbir sorun

Giderilmemiş hiçbir sıkıntı

Ormanda zevk uğruna yakıp

Sonra söndürmeye üşendiğin ateş közlerinin

Ormanı mutlaka yakması misali

Elbet yakacaktır seni de.

Sisli bir yangın olacaktır böylece

Söndürmek için bile dönemeyeceksin geri.

Cesaretin olmayacak.


Tecrübe, yaşanmışlıklar bütünlüğüdür

Fakat korkaklık değil.

Kaçmak kurtarmaz seni, korktuklarından.

Kaçarak ulaşamazsın da geleceğe.

Korkma, cesur ol!

Al korktuklarını koltuklarına.

Tavla oyunu değildir hayat,

Yenilen değil yenen alır koltuğuna, yendiklerini.

Bu tecrübedir işte.

Tecrübe götürecek seni bir adım ileri

Sonra bir adım daha

Ve bir adım daha.

Böyle böyle ilerleyeceksin hayat yolunu.

Ama sen meclisten dışarısın, alınma üzerine.

Cesur olmadığın kadar da, korkaksın!


II


Uyandım,

Saat 6’yı geçmiş 7’ye doğru ilerliyor.

Günün en güzel saatidir bu aslında.

Yazın en serin, kışın en sıcak

Uykunu uyursun bu saatlerde.

Güneş bu saatlerde doğar

Ve gök kızıllaşır

Hele bir de deniz manzaran mevcutsa

O anı yaşamadan ölme.

Güneş böyle güzel doğmasa

Her yeni gün, yeni bir umut olmazdı

Umudunu yitirmeyenlere...

Umudunu yitirmeyenler var bir de.

Onları iyi incele

İyi irdele

İyice ölç, tart

Ne yapacaksan yap

Ama feyz al onlardan kendine

Onlar kaybedenler kulübünün en afili üyeleridir

Çok kaybetmişlerdir

Ama umutları, kaybettikleri kadar da diridir

Umut olmadan yaşanmaz.

Umudun olmazsa

heyecanın da olmaz

Tutkun da olmaz.

Tutunmak ve yaşamak adına hevesin de olmaz.

‘Bir umuttur yaşamak’ diye ahkâm kesmeyeceğim

Ama yaşamak umuttur

Bir nefesten ibaret değildir hayat

Her nefes bir umuttur

O nefese sığdıramadıysan umudunu

Sen zaten ölüsün, yaşamak ne haddine.


III


Neyse güzel şeylerden bahsedeyim.

Sabah kalktım, sarıldım telefonuma

(Telefonsuz yaşayamaz olduk neredeyse)

Çok sevdiğim bir yazar,

Yeni bir yazı paylaşmış.

Uykulu gözlerim fal taşı gibi açılarak

Okudum her bir kelimesini.

Sonra sabah ezanı okundu.

Bir huzur kapladı beni

Sonra bir endişe.

Alametleri bilmem ama

Kıyamet kopacaksa bu saatlerde kopsun

Hem uykunun en tatlı, en derin vakti

Hem de ezanın huzurlu olduğu kadar da

Ürkütücü olduğu vakit.

Hem kıyamet kopacak

Evren son bulacaksa

İnsanlar neden korkuya, endişeye kapılsın ki

Sessiz, sedasız bir şekilde olsun tüm olacaklar

Acısız kulak bile delinebiliyorken

Kıyamet elbette kopar değil mi?

Acıyla büyüyor zaten insan

Bari ölümü güzel olsun.

Ki zaten uykusunun en güzel yerinde

Yani kısmen ölüyken,

Tam ölmüş olmak koymaz hiç kimseye.

Zaten yeterince acı çekeceğiz öbür tarafta.

Sosyal medyadaki beğenilerimizden bile sorumluymuşuz ya hani!

Devir öyle bir geriledi ki

Kim nerden sesini duyurabilse

Hop hemen bir engel.

Arkasından da dini bir açıklama.

Dini var ama görüşü dar

Memleketimin garip insanının.

Her gün yeni bir fetva, yeni bir günah öğrenir olduk.

Kimlere kaldı din temsilciliği

Oysa peygamberlerdi dinin temsilcileri

Saray soytarıları da nerden çıktı şimdi.

Dinsiz din tacirleri!

Nankördür insanoğlu demiştim ya demin

Bizden üst bir mertebede olmaya dursun

Hemen ticarete döküyor işi.

Kimi duygu tacirliği yapar, kimi din tacirliği

Gücü yeten sessiz,

Güçsüz olan ses çıkarıyor ancak

Canlıya şiddete!


Canlıya şiddet!

Sözün bittiği yerdeyiz.