Etraf henüz kararmamıştı.Sokaklar güneşi sevenlere ev sahipliği yapıyordu. Çektim perdeleri olabildiğince kendi karanlığımı yarattım. Biz ay'ı bekleyenler güneşi bekleyenlerin tersine en çok kendi karanlığımızı severiz! Bir ateş yakarız karanlığın içinde ruhumuzla birlikte alev alır göremediklerimiz. Biz en çok sessizliği severiz. Sesini yükselterek var olan, dünyayı çığlıklarıyla saran insanların aksine. Kendi sessizliğimizi dinleriz kimsenin ulaşıp, duyup kirletemeyeceği başka bir frekansta. Sevdiğim bir yazar sanki geçmişimin hayaleti gibi kaleminden akıtmıştı bu gerçeği; ''Dünya hassas kalpler için cehennemdir.'' Yakıp yıkan, kasıp kavuran, gözün görebildiği her şeyi yok etmeye çalışan ve göremediklerinden kaçan o insanlar. Çok gürültücü, yüzeylerde gezen hepimizin gördüğü ve bildiği o insanlar. O insanları dengeleyebilmek ve korumak adına bizler derinlerde yaşarız. Derinlerde nefes alır, derinlerde görür ve ancak derinlerde korunuruz.