Geçen gece Serdar Ortaç konserine gittim çok eğleneceğimi düşündüğüm bu konserde sahne başladığı gibi çıkmak istedim. Bazı şeyleri güzel hatırlamak isteriz. İşte tüm olay bundan ibaret. Size çocukluğunuzdan geçmişinizden bildiğiniz neşe ve keyif veren bir insanı yorgun, bitkin ve hasta gördüğünüzde artık durum acı verici olmaya başlar. Bu zamana kadarki kafamda yarattığım bütün Serdar ortaç profili yıkılmıştı çok sarsıcı bir ruh hali yaratmıştı bu da doğal olarak. Kara biberimi söylerken sesimi kasete aldığımız o gün tatlı bir sıcaklık yaratırdı tenimde ilk defa üşüdüm bu anıdan. Sevdiklerini erken kaybetmiş biri olarak bazen görmek, bilmek, duymak ve hiçbir şeye tanıklık etmek istemiyorum. Siz nasılsınız bilemem ama ben çok kırılganım ve bunu seviyorum aslında. Bu beni çoğu zaman daha duyarlı yapıyor olsa da taşıması kolay bir özellik değil. Kırılgan ama güçlü, çok korkak ama cesur. Tezatlıklar içeride birbirlerini uyarırlar. Korkularınıza rağmen yaşamaktır cesaret. Acılarınızı ve üzüntülerinizi taşımak için vardır güç. Gökten zembille insek hepimiz Superman olurduk ancak kendi gübremizi de suyumuzu da kendimiz verdik ve topraktan yetiştik. Kendi kendini kollarken ne olduğunu pek anlayamıyorsun. Acı hissettiğinde her şeyi uzaklaştırmak isteyebilirsin suçlanabilirsin ve asla anlamayabilirler. Sen çıkmak isterken başkası seyretmek ister. Sen görmek istemezken başkası dokunmak ister. Dedim ya gübremizi suyumuzu kendimiz verdik hepimiz farklı farklı şekillendik. Kimimiz toprağımızdan da beslendik yorulduğumuz da, güneşi de gördük, yağmur da yetişti imdadımıza. Kimimiz çorak topraklarda kendimizle kavrularak tutunduk hayata hepimiz başka başka. Ama sormadan geçmek istemiyorum belki unuttuğun bir yerden tekrar hatırlarsın diye. Hayata nerede ve nasıl tutundun?