İçimden alınıp

usulca, incitilmeden bırakılırdım eskiden

hâlâ bana ait olan şeylerin

ulaşamayacağım kadar uzağına

Ya koltuğumda öğrenmeye çalışırdım alışmayı

Ya da hayatımın bırakıldığım ucunda

Yani her insan gibi mecbur

Yani bazı insanlar gibi başarırdım da...

Benzetişlerimi benzetemezdim bir türlü

Uymazdı her insanın acıyor tanımına...

İçimden ilk alınışımı hatırlıyorum

Acı uçları birleşmişti eklemlerimin

İçime giden köprüler kurulmuştu adımlarıma

Kemiğim mi acırdı yürürken

Ruhum muydu baştan aşağı yırtılan, ayırt edemezdim

Bunu tanımlamam da mümkün değildi cânım insanlarıma

Dünyanın bir ucuna bırakılsam da

Gözüm kapalı yürürdüm içime eskiden

Darma dağınık bir ev gibi bulur

Toplamaya alındığım yerden başlardım hislerimi

Bir insanın ses mesafesi kadar yaşatabilsem de

Toplarken gülümseyebilirdim içimi...

Otuzun artık hatırlayamadığım bir yaşıydı

Hüsranım için birleşmişti en son

içime yürüdüğüm, ama bulamadığım

ve defalarca geri döndüğüm o köprüler...

İnsanın bir hüsranı olması ne demekti

bir türlü algılayamadığım o dönüşler.

Alınışım

Seferlerim

Sancılarım...

Hiç bir şeyim aynı değildi bu dönüşümde

Ne ben gittiğim gibi vardım bu defa

Ne içim alındığım gibi beklemişti beni.

Bu gelmek,

Bu bulamamak,

Bu içimden atılıp geri dönmesi...

Gayretlerce boşluğum olmuştu omuzlarımda


İçime ulaşamadığım bilmem kaçıncı seferimde

Buradayım diyebilmek için sanırım

Tam buraya

Köprülerimin beni acımdan sakladığı bir kenarına oturuyorum şiirin

Bitimsiz aşağısına sarkıtıyorum ayaklarımı

Dağa taşa karışacağım az sonra

ve yabancısı gibi,

gücenerek yazacağım son varoluş şiirini ellerimin

Hoş...

Ne mutsuz sonlu bir masalı olmuştu yazılacak

Ne de yadırgamadan anlatacağım bir hikayesi

Cümle cümle devrildiğim şiirlerden başka

Direnişime rast gelişi olmamıştı ellerimin


Bu şiir, gidecek bir yönü kalmayan en güçlü vazgeçişim

Gitmeyişim bu şiir

Kalışım..

Burdayım diyebilmek için sanırım

İçimden uzakta kök salmaya hazırlandığım ilk vaziyetim bu şiir



Ben miyim inandığı hislerin içinde bu eğreti duran

Bu zarını yırtamayan kendimsizliğim mi benim

Geçmişten daha çabuk eskiyen

koca bir şimdinin ortasından bakıyorsan kendine

Adı susmak olmuyor sesini içe bükmenin

Daha kaç biçimde alınabilir insan içinden

Bırakılmanın kaç türlüsü var uzaklara

Cevap taşımaya gelmiyor cılız zihnim

Kıyametini koparan aklımı bekliyor içimde

Ne güzel inanmıştım oysa

Biraz babamın delikanlılığı

Biraz annemin gelinliği

İhtimal bahçelerimde yeşerttiğim kardeşlerimin sesiyle...

Az sonra olacak gibi

Hemen-e

Biraz sonra-ya benzetip durmuş zamanı

varabileceğime inanmıştım içime...


Ve ilk defa yazmaya çalışıyorum bu gece

Rezil rüsva aramaktan vazgeçtiğimi içimi

Her nereden dönemiyorsam artık

Ve nereye gidemiyorsam

Hepsine dönüşmeye başladığımı

Etimden sıyrılır gibi


Çiçekler ekiyorum kenarlarıma toprak olup

Yamaçlarımdaki ağaçları çok seviyorum

Burada da inanmıyorum, yaşamak için sevmekten başka bir şeye

Dönüştüğüm yabancılığa anlamlar veriyorum annemsiz

Canımdan düşüyorum babamdan habersiz

Her düştüğümde yuva yuva eğilip

-iyi misiniz diye ben soruyorum kuşlarıma

Ben üşüyorum onların yerine

Ben kaçamıyorum

Ellerimi bölüştürüyorum kanatlarına

Uçurum kelebeklerine veriyorum son sesimi

Ayaklarımı benim olmayan sebepler

Gayretimi gün be gün içimden alınışım bölüştü

Hiçiyim buraların artık, ağaçlarından da köklü

Un ufak olma tedirginliğiyim kayalıkların

Nefesim sabrıma erişip rüzgarlara dönüştü...


Boşlukta yankısını duyuyorum ara sıra

bana ulaşamayınca dağılan adımın...

Fark etmiyor, zaten anlamıyorum da,

Adıma sahip bir gövdem var mı

Yahut bu gövdeye ait mihâlâ, içim olmadan adım

Yaşamaya devam etmek için ölmeme izin veren

İsmim-siz bir içim olduğuna eminim artık

Öyle ben

Öyle benimki burası

Yüzlerce kez düşüyor

Bu uçurum kimin diye bağıramıyorum artık


O'na sormak öldürmek gibi geliyor bana

Soramıyorum

Ödüm kopuyor bir gün sessizliğimi duyacak ve bin kez ölecek diye...

Soramıyorum işte sesim yok

Çocukluğum yok kaçırdığım gözlerimde

Gençliğim yok

Yok kadınlığım içimsiz şu gövdemde

Soramıyorum işte

Soramıyorum...


(Benim adım ne anne?)