Modern yalnızlığın son sürümü Ihlamur Apartmanı'ndaki aileler içe dönük, münzevi bir hayat yaşamaktadır. Ailelerden bazıları sıkıntılarından kurtaracak bir parça uğraş edinmek amacıyla kedi beslemekte, bazıları geceleri bardaklar kırmakta, bazıları ise bitmek bilmez sevişmelerdedir. Hepsi, bir bütün olarak kendine özgü dünyalarının birer parçalarıdır. Dünyevi sıkıntılardan bir an olsun uzaklaştıracak uğraş edinme derdinde koca bir yalnızlar ordusu… Apartmanın bahçesindeki köpek de apartman sakinlerinin kasvetli ruh hallerinin farkında olacak ki onları rahatsız ettiğini hissedince onlardan uzaklaşmaktadır. Oysa onun da tek isteği sıkıntılarından kurtaracak bir parça uğraş edinmektir.


Beşinci kat, 21 numaralı dairede yaşayan adam mütemadiyen evde yakıcı yaz günlerinde. Belli ki kış aylarında çalışmaktan yorulmuş ve artık biraz kendine dönmek istiyor. Kadın ise eşinden farklı olarak sürekli dışarı çıkmak istiyor; sıkıntılarını gidermek için (kesinlikle ev kirli olduğu için değil) temizlik yapıyor, ara sıra balkona çıkıyor ve kedi besliyor. Evin içindeki huzursuzluk hemen göze çarpıyor. Kaçma-idare etme oyunu oynuyorlar birbirleriyle. İkisi de birbirinden rahatsızlık duyan iki insan, belli ki ayrılmanın ağır yükünden ve boşanma sürecinden kaçıyorlar.


Bir gün hiç beklenmedik bir olay patlak verir Ihlamur Apartmanı'nda. Apartmanın kullanılmayan dairelerinin birinde (Ihlamur Apartmanı'ndaki dairelerin çoğu herhangi bir sebepten ötürü kullanıma kapalıdır) bir ceset bulur kapıcı Muzaffer. Korku sarmıştır dört bir yanını, bir hışımla apartman yöneticisini arar ve olayı anlatır. (Yöneticinin adı Osman Ihlamur. Genç bir yetenek, daha şimdiden kendine ait bir apartmanı var. İleride müteahhit olmak istiyor. Osman, hiç beklemediği bir olayla karşılaşınca dilini damağında titreterek “hırrrrra hurrrrrra” sesleri çıkarıyor.) Osman Ihlamur şaşkınlık içindedir, bunların bir düş olmasını diler. Gel gör ki kendisi de farkındadır; her ne olduysa gerçektir ve her ne olacaksa gerçekten olacaktır. İlk şüphelendiği şahıs kapıcı Muzaffer’dir fakat eğer kapıcı Muzaffer katilse neden bu olayı gizlemek yerine açığa çıkardı ki diye düşünür. Üçüncü kattaki Kolluk İhsan’a bu olayı anlatmanın en iyi seçenek olduğunu düşünür ve kapısını çalar. Kolluk İhsan kendi halinde yaşayan, boş vakitlerinde bira içip balık avına çıkan şahsına münhasır bir şahıstır. Kolluk İhsan, Osman’ı içeriye buyur eder ve ona bir bira ikram eder.


— Merhaba Osman, hangi rüzgâr attı seni buraya? Apartmanın aidatı için geldin değil mi hergele? Merak etme, iki gün sonra maaşı çektiğimde kirayı eline sayacağım.

– Yok abi, hayır. Bu sefer daha ciddi bir sorunumuz var. Hırrrrra hurrrrrra.

— Hayırdır inşallah. Ne oldu?

– …

— Anlatsana oğlum, çıldırtmasana insanı.

– Dördüncü katta, dört yıldır kullanılmayan dairede bir ceset varmış abi. Kapıcı Muzaffer söyledi. Aklıma ilk gelen polisi aramaktı ama sonra senin de polis olduğun aklıma geldi, sana geleyim dedim. Ne yapacağız biz? Kim yapmış olabilir bunu?

— Osman kardeş sen ciddi misin? Orada dört sene önce Irgat Seyit oturuyordu. O zamandan beri kullanılmıyorken bunu kim yapmış olabilir? Vay orospu çocukları. Namussuz kahpeler. Ben bizimkilere haber vereyim, sen de git yat. Merak etme, yarın her şeyi sana da anlatırım.


Sustu ve evine gitti Osman. İçini kurtlar kemiriyordu, sıkılıyordu aklını toparlayamayışından. Üzerini bile değiştirmeden gitti yatağına. Uzandı ve içti sadece. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Ayazların ortasında çıplak olduğunu hissetti. Son bir yudum daha aldı viskisinden, bardağın dibinde kalanları pencereden döktü. Yastığını yanağıyla okşadıktan sonra uykuya daldı.

Bir daha uyanmadı Osman Ihlamur. Cenaze törenine Ihlamur Apartmanı'ndan yalnızca iki kişi katıldı: Kapıcı Muzaffer ve Kolluk İhsan. İkisi de susuyordu. Sadece susuyorlardı.


Bir katilin adını aradı.