Bilmem ki bilir misiniz sakinleşmenin ne demek olduğunu… içimde çağlayanlar koparken nefes almanın imkansız olduğu o savruluş, insanın saçlarını bile düzeltmeye hali kalmadığı ağırlık, gözlerini her açtığında tekrar kapanması uğruna saatler sayan, belli ki adı bile yok artık; büsbütün ruhsuz. Bir akşam güzün sarılığında yavaş yavaş solarken bahar, kaçıncı teğet geçişi yüreğimi rüzgarın. Biliyorum ufak bir yelde bile büsbütün alev alacağım. Madem ki yaşamak, hayat hengamesinden ders çıkarmak, benden alâ yaşayan yok dünyada değil mi? Öyleyse söyle, neden halâ yüzüme çarpan buz gibi rüzgâr, öğretemedi bana titrememem gerektiğini? Tersten okumaktır anlamı belki de.

Biliyorum, ellerimizden tutmayacak hayat, Duygular eskisi kadar bastırmıyor dilini. öyleyse durdur yüreğinden habersiz geçeni; kır elindekini ve at vatanının en ücra köşesinden seviyi. Güveneceksin!.. kendine, diline, eline, idealine, yüreğine, saf iyine; seni kırdılarsa da bir daha karşında kim durabilir? Haksız yere yıkılanın gölgesinden hangi kul hakkı kurtulabilir? Yıkılsın karşımda dik duran dağlar. Ötesini bildiğim evi benden kim saklayabilir? Bir gün ayak bastığımda yerin titresin, essin ufak bir yel; yüreğim vatanını ateşe versin. O ateş ki dağın müsveddesi…müsvedde ki ilmek ilmek bilenmiş kinime. Sizin bir Şafak vakti yüreğinize çiviyle çakılmış  vicdanınız, bir başkasının uyutmayan merhameti. Yüreğime teğet geçecek bir ok ise şayet, reddediyorum bendeki tüm nüshalarıyla aşkı. Yanıbaşımızda parıltılar varken, karanlıkları iş edinmek neden? Şimdi söktüm atımı söğüdün gölgesinden, yol benim yeniden.


@minasetre