“Unutma ki dünya fani” diyordu billur sesiyle kadın… “Veren Allah alır canı”. Hemen solumdaki iki koltuğu iki küçücük çocuk dolduramıyordu. Biri erkek, biri kız. Onların karşısındaki koltukta ise anne ve babaları vardı. Bir de bebek arabası annenin hemen kanatları altında. İçinde tombul ve kıpkırmızı yanakları, kıvır kıvır saçlarıyla bir erkek çocuk.


Şarkı söyleyen, sesi parlayan kadın ise “Uyan Ali’m uyan” diyordu. “Uyanmaz oldun.” Sol çaprazımda, saat on bir yönünde beyaz yüzlü, ince dudaklarıyla ve gümüşi renkli başörtüsüyle genç bir kız yanındaki adamın omzuna başını koymuştu. Tam o sırada “Sana ömrümü verdim ey nazlı güzel” şeklinde şarkıyı sonlandırdı kadın. İncecik hilal kaşları olan kızı omzunda konaklatan kara kaşlı, kara gözlü adam denizi seyrediyordu. Bir şiirin içinde yüzüyordu vapur. Kızın sol kaşının üstünde, alnında bir damar belirginleşmişti.