Sevgi zaman ve mekanın üzerinde bir bağıntıya sahiptir. Bu bağlamda insan sevgisinden emin olduğunda yaşamaya hatta savaşmaya çalışır. İşte size bir soru, sevginizden ne kadar eminsiniz? Çünkü emniyeti olmayan sevgi asla bir gerçekliğe ulaşmaz. Bu yüzden sevginin duvarları güven ile çerçevelenmiştir. Ve insan kendini güvende hissettiğinde hayata dair bir plan, program ya da kurgu kurar.

Güven; sınırları insanın ruhsal açılımıyla dengelenmiş hatta dizginlenmiş bir yapıya sahiptir. Bu stabilize durum hem kişiyi hem de karşısında duran kişiye göstermiş olduğu saygının hudut noktasını belirler. Bu belirlenim sayesinde birey doğru bir edimle harekete geçer ve eylemde bulunur.

Saygı; bireyin en üst seviyesidir. Çünkü birey herkese karşı olumlu ya da olumsuz bir saygı çeperi bularak iletişime geçer. Ve bu iletişimin kuvveti sorgulanabilir bir ekleme sahip olsa dahi varsayım açısından asla karışılamaz bir alana sahiptir. 

Sonuç olarak; birey kurmuş olduğu tüm bağlamlarda bu üç kavram üzerinden belirli veya belirsiz bir döngü içine hapsolmuştur. Ve bu hapis insanın varlık-ölüm arasında geçirmiş olduğu tüm zamana sirayet etmiştir. Ve son sözü şu dizelerle bitirmek istiyorum:

''kokunun saltanat sürmesi gerekirken ciğerlerimde

ellerinin taraması gerekirken saçlarımı

ruhunun yaralarını sarmam gerekirken

şimdi

senden uzakta

tuzaklara düşerken yüreğim

hain bir pusu içinde kalmışken gülüşlerim

mavzerin dudakalarında yaşarken umutların

bir bir şehit düşerken mutuluklarım

izin ver lütfen!

seni özlememe

seni sevmeme

olur mu?''

Umarım öyle birileriyle yaşlanacak zamana sahip oluruz.