İçinde büyük bir boşluk insanın anlamını bilmediği... Nereye gitse kendisini takip eden, nereye kaçsa peşinden gelip keskin tırnaklarını Cankız’ın yüreğine yüreğine geçiren... Yüzlerce insanın arasında sıkışmış; yüzlerce insanın arasında bir “onu” seçmiş yalnızlık, zamanın doldurulamazlığı, günlerin birbiri ardına öyle sıkıcı ve insanın içini ürpertecek vaziyette her zaman bir öncekinden daha karanlık, daha ıssız ve daha korkunç doğuyor olması... Yabancılaşması insanın kendine, önce kendi ruhuna sonra saçlarından ayak parmaklarına kadar tüm vücuduna... Yaşamak için çırpınıyor olmak, tüm gücünle direnmek, her an kendini öldürmeni söyleyen o sesten kaçınmak, kendi sesinden kaçmak, ertesi gün uyanabilmek için bugünden hazırlanmak... Senin için asla yuva olmayacak bir evin çatısı altında kalmak, senin için asla yuva olmayacağını bildiğin bir dünyanın içinde bu varoluşun, neden olduğunu bilmediğin bu varoluşun, çalkantılı hislerinin, bir anda gelen yaşama isteğinin ve ardından geçirdiğin sinir krizlerinin tahmin edilemez tehlikesi içinde nefes almaya çalışmak... Ne zamana kadar dayanabileceğini bilemiyorsun. Diğerleri güneşin altında parıl parıl parlarken sen her seferinde soğuk rüzgarların altında yalnız kalıyorsun. Üşüyorsun, titriyorsun, hisseden yok. Gözlerin doluyor, gözlerini yerinden söküp atmak istiyorsun. Kimse bilmesin, kimse neler hissettiğini bilmesin istiyorsun. Zaten kendi içinde kocaman bir kimlik karmaşası yaşarken sevdiğin insanlar senin ne kadar acı çektiğini bilmesin istiyorsun. Çünkü hafife alıyorlardı biliyorsun, biliyorsun Cankız, insanlar anlamadığı şeyleri dikkate almaz, yaftalamayı tercih ederler. Seni bu çukurdan kurtarabileceklerken içinde sıkıştığın bu çukuru reddedecekler. Bu yüzden kimsenin yardımını istemiyorsun. Özellikle kaba saba davranıyorsun, herkesi kendinden kilometrelerce öteye itiyorsun. Hatta bazen onları kendinden öteye öteye iterken hepsi ittiğin o uçurumun ardında ölsün istiyorsun. Hatta bazen Cankız, itiraf etmesen de sevdiğin ve sevebileceğin herkesin kan ter içinde kalmasını, yırtıcı bir hayvanın ellerinde boğularak, yaralanarak, kanayarak can vermesini istiyorsun.
Ah Cankız; aslında bir ölsen, bir ölüp gitsen bütün bunları düşünmene gerek kalmaz. Ama sen ölümden de korkuyorsun ve korkaklığının bedelini her gün acılar içinde yeniden ve yeniden uyanarak ödüyorsun.