Dönüşümü tetikleyen Japon hayat felsefesine değinmek istiyorum bir an önce. Kitap içerisinde bahsi geçen "Morita Felsefesi"ni çok sevdim. Morita kim olduğumuzla ilgilenirken Hollywood efekti uygulamıyor insana. Morita'yı diğer felsefelerden ayıran özellik; kendini affetmeyi, keşfetmeyi ve anlamayı saçma ritüellere dayandırmıyor oluşu. Morita'ya göre kendinle, olay veya kişilerle sorunun varsa bunu kendinle kalarak çözmelisin. Bir misk yakıp baş aşağı durmanın bir mantığı yok. Morita içe dönüşün, özü irdeleyip anlamanın en "insani" yolu. Başkalarıyla sorunu olan insanların asıl sorununun kendisiyle olduğunu bildiğim için bu felsefe bana Freud'un psikanalizinden daha yakın geliyor. Psikanaliz geçmişe, Morita geleceğe bakıyor.

Morita insana; eğer kırılmışsan seni kıranın da elleri ezilmiş olmalı, eğer kıran taraf sen isen ezilen ellerini gizlemek yerine önüne koy ve tamir et diyor. Bu bağlamda kabullenmeyi öğrenmek için büyük bir sükûnete ihtiyaç var demek ki... Ve sesin hâlâ yüksek çıkıyorsa öfkenle muhatapsındır, ilk iş öfkenin söze karışmasına müdahale etmek. Öfke aradan çıkınca sessizce acı çekebiliyorsan gerçekten iyileşme yolunu keşfediyorsun demektir. Seçilmiş yalnızlığın lüksü ile yardımlaşmanın kıymetini anlamış; yalnız olmadığını, sadece bunu tercih ettiğini bilen insan. Kısaca; kendi olmaktan hiç korkmayan insan, yalnız ve sessizse sebebi yolun içinde oluşu...

2020'de favori kitabım Ikigai, okurken notlar aldıran, aslında ben bunu biliyorumcuların dahi farklı bakış açısı sergilemesine yol açacak bir kitap. Serinin ikinci kitabını da temin etmenizi tavsiye ederim.

Altını çizdiğim birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum:

"Mutluluk daima kalbin kararıdır."

"Defalarca ne yapıyorsak oyuz.
Bu yüzden mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır."

"Merhaba yalnızlık. Bugün nasılsın?
Gel ve benimle otur. Seninle ilgileneceğim."