Tellerin üzerine dökülen ağaç yaprakları, art arda dizilmiş sandalyeler, ayakkabıları çamurlu bir şekilde salona doğru yürüdü. Salona girdiği zaman içinde beliren ferahlığın esintisi yüzüne çarptı, oturduğunda ise ferahlık yerini sert bir rüzgara bıraktı. Alkış sesleri, gülüşmeler! İnsanın kendini rahat hissedeceği bir ortamda endişeli bakışlarla etrafına baktı. Bir tarafta soğukluk hissi, diğer tarafta sıcaklık vardı. Kafasını sol tarafa çevirdi ve kırık bir aynada kendini görmüş gibi parmaklarını yüzüne doğru götürdü. Dokunuşu, ellerini ateşe teslim etmesine denkti. O, parmaklarını buzun üzerine koymuş gibi düşündü. 


Aniden ayağa kalkıp ayrılmayı düşünse de sandalyelerin araları dar olduğundan dolayı tekrar oturdu. Gürültü aniden kesilince sağ elini sol şakağına götürdü. Uzun zamandır elleri alkış tutmadığı için sahnedeki aktörün saçlarını kendi saçlarına benzetti. Halbuki ikisinin de saçları yoktu. En son gittiği oyunda geçirdiği zaman ile o anki bulunduğu oyunun zamanı arasındaki fark denkti. Bu denklikteki zamanı durdurması için, onun ve mekanın birbirine denk gelmesi gerektiğini düşündü. 


Kapanış, selamlamalar, aniden kendisini salonun dışında buldu. Son gittiği iki oyun arasındaki zaman farkına rağmen ikisinin de ne olduğunu hatırlamıyordu. Hatırlanmak ve hatıralarını yoklamak üzere yavaş yavaş yürümeye başladı.