Kan ve kemikten

Çağımıza toplu şakalar

Ölümse çekiyorum

Çığlık adında bir arkadaş, sahibi çok

Bizim çok tanıdık, bizi çok tanıdık ölünce çok

Özümse çekiyorum

Çölden doğan neşe kiminse

Çağın ölümü elinde onun, ceketi nasıl kareli, görüyor, görüyor

Anlamına bileniyorum


Bir mağlubiyet ki göğsümde, yüzüm ona benziyor

Sakallarımı yoluyorum bıyıklarımı ısırıyorum

evde sakinim, sakinim sade, sakinim yalın

değil her yanım çağrışım

bu ne şimdi her şey ölü

Sessizlikten utanıyorum


Görmek çokken bakmak az mı

falan ki ben kuytunun elleriyim kuytunun gözleriyim

ağzım niye böyle seyrek dürüst

kendini delice sezen ve dilsiz kim bu

ben oyulan bir şeysem nasıl kendime

nasıl sivriyim böyle fizik mizik

hikaye, neredeyse tıbba bile güvenmiyorum ve

bu bile politik kere politik


Yazıp yazıp silme biçimli

özgürlükten utanıyorum


Yaşam neyin ardında onu

aşamıyorum adlı bir ismi

taşırken ben

Şehrin merdivenlerinden

ha bire soruyla

ha bire aşağı iniyorum, ve ben, işte

ilerleyiş diye buna diyorum


Dağdaki gül kimin işine yarar

Kendinin değilse?


Anlamımda giz, böyle, kocaman, sorulardan dönüyorum

patlayacak her yıldız gibi, ömrüm gibi, dün

İşte böyle, İkizlerevi'nde bir gün


Göğsümde ülkem gibi saydam bir afiş:

İnanabilen biri olduğum zamanları özlüyorum