..

Bir çift nokta, uçsuz bucaksız bir deryayı içerisinde barındırıp, milyonda bir ihtimalin belini kırdı ve ben bir kaşık suda boğulmak neymiş öğrendim gözlerle rastlaşınca. Başta aynalar yolumu kesti, şiirler sermestti bu karşılaşmadan. Divane yürekler, virane şehirlerin ıslak kaldırımlarına yığılmadan…


Oku!


Denizi kurutmaktan korkup susuzluktan ölen kuşu. Yağmurun fikirleri ıslatamadığını ve toprağın canlara doyamadığını… Yerli yersiz korkuların cesur yürekleri esir aldığı bu iğrenç asrı oku!


Çıldırmış şairlerin bir avuç mısra için dilendiği gecelerde, körpecik ruhlara kastı olan mısralar, kan değil mürekkeple kazındı hafızalara. Zarar ve ziyana uğrayanların incecik ruhlara fısıldadığı kafiyeli tuzaklar nicelerini uyandırdı tatlı uykularından. Aşkların çabucak kırıldığı çağlar gelişti. Söz bilmeyen dillere peşkeş çekildi ilham. 


Oku!


Hiçbir notanın ruhuna dokunmayı başaramadığı saatlerde başarısızlığın derin hüznünü hissedeceksin hatta saç tellerinde. Bir türlü geçmek bilmeyen zaman bir çırpıda geçecek ömrün tükenirken. Zehirli bir ok saplanacak bağrına, kurdun dişine kan değecek sabredemezsen. Öyle ise aç ellerini Tanrı’ya ve dile. Hiçbir kuyu derin değildir, Kün Fe Yekün’den!


Gözlerine baktığın mağrur iblisler ufacık bir kıvılcımla yakmak isterken seni ve adına sevda denmiş bir çift göze kurban gitmek üzereyken sen, herkes gittiğinde, yol tükendiğinde, “Beni yaratan yolumu gösterir.” dediğindendir aldığın nefesler. Bil ki yaşamak maharet değildir, yaşadım diyebilmektir mesele gözlerin kapanırken.