kırılacak yerleri ağrır mı insanın?

yeterince ileriye giderse geriye mi döner insan?

kırık bir umutla batıyor güneşim. hayal kırıklıklarım zihnimin kıvrımlarını kanatıyor bir süredir. kalbim ağır geliyor bedenime, uzaklaşıyorum en sevdiğim eylemlerden. bir şekilde sabah oluyor, bir şekilde akşam; ya bir şekilde geçerse ömür? yalnızlığımız, bize en çok yakışan. mücadelemiz ve sabrımız. akıtmakta zorlandığımız gözyaşlarımız. geriye dönemeyişimiz, ileriye gidemeyişimiz, olduğumuz yere de sığamayışımız. hasretlerimiz, sevgimiz, sabrımız… kelimeler dönüşüyor birbirine, duygular gibi. her şeyi bir kalıba sokma telaşımız bırakmıyor yakamızı. karanlıklar aydınlanmalıyken aydınlıklar da kararıyor, şu yaz günlerinde yağmur bir türlü dinmiyor. dinmeyen cam kırıklarımız mı yoksa, bulutlar bizim yerimize ağlıyor gibi bir klişeye mi kurban olduk en incelikli yerlerimizden? ağrıyan yerlerimizden, sızlayan yerlerimizden, kanatmaktan bıkmadığımız yerlerimizden? insan bir ömre kaç soru sığdırır cevabını bulamadığı? “yaşamak ağrısı”, en mühim uğraşımız, ekmeğimiz, suyumuz, sevdamız. tüm umudumuz, “yaşadım” diyebilmek için…