Bir trenin daha geçişini sakin gözlerle izledi. Geleceğe iki kişilik yer ayırtmıştı. Kalbi ve zihni suskun, dinginleşmişti. Hem kendi saatini bekliyor hem de bir yandan düşünüyordu. Bütün yaşamını, en küçük şeyler için bile ne büyük bir çaba ve yorgunluk ortaya koyduğunu... Her şeyi nasılda zorluklarla elde ettiğini...Yıllarca kendini paralamak uğruna harcandığını düşündüğü bazı anlarda, içindeki ses ''Her şey tam da olması gerektiği şekilde oldu. Bir an bile bundan şüphe etme. Şimdiki sen, sen olduysan geçmişte yaşadıkların sayesinde.'' diye onu rahatlatıyordu.


Geçmişe dair içinde hiçbir pişmanlığı yoktu, sevgi ve erdemli bir hayat uğruna yaşayamadıklarını düşündüğün de, ki bu bir tatil, gezi, daha çok sosyalleşme gibi masum şeylerdi, biraz içi sıkılıyordu. Biraz da hiçbir şey için geç değil duygusu hakimdi. Karşılaştığı düpedüz kötü insanlar, yaptıkları muameleler aklına geldiğinde içinde bir hırs açığa çıkıyor, bir öfke bulutu.. Sonrası kendine saygısı yüksek oluşunun getirdiği ''Bana bu şekilde davranmasına izin verdiğim tüm insanlar için kendimden özür dilerim.'' itirafı. Kendisine yapılanları, yaşatılanları düşündüğünde insan en çok kendisine üzülüyor.


Yanında geçmişten getirdiği, taşıdığı hiç bir şey yoktu. Bunların ağırlığının gelecekte kendisine yük olacağını bildiği bir olgunluktaydı. Aklına ''o'' gelince hoş bir tebessüm kapladı yüzünü. Nasıl da iyi gelmişlerdi birbirlerine. Hayatın bir hediyesi olarak bakıyorlardı. ''Ben hala aynı his ve düşüncelere sahibim de o nerede?'' diye tekrar perona baktı. Hala bir iz yoktu. Çokça içli ve de hisli, gözleri yaşlı günlerin ardından , silkelenip mantığını da duyguların yanına katarak, kararlılıkla biletlerini almıştı. Kendisine ait olmayan üzerine yapışan her şeyden ve herkesten temizlendiği, varlığını büyük bir kararlılıkla ortaya koymaya yemin ettiği ilk adımları atmıştı. Ona da kendisini yine büyükçe bir içtenlikle açmış, dil dökmüş. Geleceğe doğru çağrı yapmıştı. Hayat sınavlarını verdiğini biliyordu. Nelerin sınavı olduğunu biliyordu.. Hayallerini nasıl da hak ettiğini.. Herkesin zamanı farklıydı, bazen bunun ağırlığı çöküyordu kalbine, ruhuna... Sonra biliyordu ki senin olan seni terk etmez, hiç bir çiçek de vaktinden önce açmaz.. Evrenin bir ritmi var. O ritme güven ve saygı duy, suyun üzerindeki bir yaprak misali usulca, uyumla ak, inancını diri tut ve bekle...


Yine başladı o iç ses, ''Senin olan sana gelecektir... Hayallerinin öznesi dediğin o adam, hissettiğin ve bildiğin gibi, her şeyi göğüsleyecek o cesarete sahipse gerçekten... Gelmiyorsa zaten hiç senin olmamıştır... Hayatının belli bir dönemine temas edip geçip gitmiştir.. İşte o zaman, bunun eminliği içinde o trene tek başına binip, gelecek güzel günlere doğru yol alabilirsin...'' Bunu içten içe istemediğini, geleceği birlikte deneyimlemek istediği insandan emindi...