"Ben, ben, ben, yine ben, her zaman ben, her yerde ben... 'Ben' ve diğerleri..."
***
"Her daim spot ışıklarının altında olma ve ilgiyi üzerinde toplama arzusu" üzerine öz yıkıcı bir hikayeyle günümüz toplumuna da taş atabileceğimiz bir filme bakıyoruz. Film, lüks bir restorana yemeğe gitmiş genç bir çiftle başlıyor. Ancak oradaki insanların bilmediği şey bu çiftin onlardan ayrılan şahsına münhasır kişilik özellikleri ve orada ne amaçla oturdukları. Thomas, başarılı bir şekilde sürdürebildiği 'çalma' eylemini sanatının içine yerleştirerek modern bir sanatçı olma yolunda ilerlerken; Signe ise her daim insanların ilgisini üzerinde tutmak, konuşulmak, sevilmek, hatta bunu abartıp acınmak ama her daim kendisini merkeze alan bir sosyal ortamda olmak ihtiyacı duyan biri. Patolojik yönleri üzerinden bir 'ben' yaratma çabası da sanırım bu ikilinin ortaklaşan tek yanı denebilir.
***
Hikayenin merkezinde Signe'yi izliyoruz (Onun da her zaman istediği gibi). Yaşamında meydana gelen küçük büyük her türlü yaşantıyı mutlaka bir hikayeye çevirip, ilgi odağı haline gelmek için sürekli bir mesai halinde olmak yorucu geliyor kulağa ancak bunu yapmak Signe için bir zevk. Hayatın akışında meydana gelen ve üzerinde durmadığımız basit bir yardım, Signe için üzerinde haftalarca konuşulabilecek bir kahramanlık destanı olabiliyor. Ya da küçük bir talihsizlik büyük bir dram ve mağduriyet. Tabii bu sırada diğer insanları unutmamak gerek. Signe''nin star ışığını gölgeleyen, konuları odağından (Signe'den) saptıran, değiştiren, onu arka plana atan diğerleriyle baş etmek bu eforun en yorucu kısmını oluşturuyor. Burada en büyük destekçi ve en büyük rakip olarak Thomas'ı görüyoruz. Sanatını görünür kılan ve git gide başarılı bir sanatçı olarak anılmaya başlayan Thomas'ın yanında Signe daha 'görünür' olabilmek adına sınırlarını zorlamaya karar verir. Bu yolda sağlığını geri dönülmez şekilde bozmaktan geri durmaz ve bu mağduriyet hikayesinden büyük bir zevk alır. "Zavallı Signe" ile başlayan cümleler, bakışlar ve davranışlar ona hayatta yaşayabileceği en büyük tatmin olma duygusunu verir. Bununla birlikte zaman zaman Signe'nin hayallerinde garip fantezilerini de izliyoruz. Bu yıkıcı güç savaşının bir dur noktası var mıdır peki? Korkarım hayır demekten başka cevap bulamayacağız.
***
Filmi ağırlıkla rahatsız edici ama yer yer gülünç buldum. Karakterlerin birbiriyle savaşı, yıkımı, toksikliği izleyicinin gözlerini devirmesine yol açarken bir noktada günümüz toplumunu da düşünmekten geri kalamıyoruz. Sosyal medyanın hayatımızın büyük bir bölümünü işgal ettiği bu dönemlerde herkes etkileşim almak için büyük bir çabaya giriyor. Bazılarımız ise bunu içerik geliştirmek adı altında abartarak kimi zaman hayati birtakım sorunları gözetmeksizin büyük bir keyifle sürdürüyor. Sıradan kullanıcı hesaplarının sponsorlu reklamlarla önümüze çıkması, basit bir hadisenin büyütülmesi, sıradan bir olayın büyük bir organizasyonla kutlanması ve daha neler neler...Mahalle yansa da "Şov devam etmeli". :) Bu noktada Signe kurgusal bir karakter olmaktan öte, hayatımızın içinde görebileceğimiz sıradan biri desek yalan olmaz sanırım.
***
İyi seyirler.
N.T. 🌼