yazmaya bahane aranmaz
kelimeler akardı.
ben şimdi oturduğum koltuğun tavanında yeni imgelem arayışları içinde, hayal gücümün sınırları dışına çıkmaya çalışan, bir beden olmaktan çok öte,
yağmur sesini pencerenden ancak
dışarı baktığımda duyabildiğim
elleri cebinde yürüyen insanların pervasız yürüşlerinde bile bulamıyorum.
kısa kısa anlat Rengin.
ayakların üşüyünce tekini bulamadığında çoraplarını farklı farklı da giyersin.
—-
nereye gidiyorsun
başın önünde
ellerin ceplerinde
kafanda cevapladığını sandığın
seninle alakası olmayan soru yığınlarıyla
üstelik ayaklarını sürüyorsun
gözlerini kaçırıyorsun
adın bile yok
oysa gözlerin bi ağacın gövdesi gibi
dudaklarınsa çatlamış susmaktan
öyle bi yere gidiyorsun ki
tanrının gözleri seninle
sanki annen elinden tutmuş seni parka götürmüş ,baban ikinci defa doğum gününü kutlamış
sen özgür bir kuş gibi camdan atlamışsın.
radyoda cengiz kurtoğlu.
sen özgür bi balık gibi kafanı dışarı çıkarmışsın.
radyoda ki kimin sesi?
tanrının gözlerini görebilmek için.
senin adını koyacağım.
sen gölgerin içinde sırıtmayan
cehennemini içinde taşıyan -dışın buz.
araf
ya da taraf.
akrepleri zehirledin mi
-atının ayağına dolanan