Bir şiirin nasıl ortaya çıktığını hiç merak ettiniz mi?


Bu yazımda sizlere, ezbere bildiğimiz hatta bestelenmiş halini de dinlemekten keyif aldığımız “Sessiz Gemi”nin ortaya çıkmasına sebep olan aşktan bahsedeceğim.

Olayın baş karakterleri Yahya Kemal, Celile Hikmet ve Nazım Hikmet.


Nazım’ın bahriyeye yazılmasından sonra şiire olan yeteneği arkadaşları arasında fark ediliyordu. Öyle ki dönem arkadaşı Necip Fazıl ile birlikte Yahya Kemal’den Türk Şiiri üzerine dersler bile almaya başlamıştı.


Hafta sonları Ada'daki annesinin yanına sıkça uğrayan Nazım, bir gün hocası Yahya Kemal'e kardeşinin kedisini tasvir ettiği bir şiiri gösterince şu cevabı alır;


“Evlat, benim bu şiiri yorumlamam için önce kediyi görmem gerek.”


Ve bu taleple birlikte, uzun zamandır aşık olduğu Celile Hanım’ı görmek için sonunda bir bahane bulmuştur Yahya Kemal.

Celile Hanım, dönemin yetenekli ressamlarından biridir ve bunun yanı sıra oldukça güzel bir kadındır.

Büyük gün gelir ve Yahya’nın gizli aşkı Celile’yi görmek için uydurduğu kediyi görme merasimi gerçekleşir. Yahya Kemal kapından girer girmez Nazım, koşar ve kediyi ona getirir. Hocasının tepkisi belki de dünya tarihinin en büyük şairlerinden biri olan Nazım’ın aldığı ilk eleştiridir.


''Evlat sen bu uyuz kediyi bile bu kadar iyi tasvir ettiysen senden çok büyük şair olur.”


Ardından yemekler yenir. Nazım, annesinin ve hocasının bakışlarından rahatsız olur. O dönemler, Celile Hanım’ın da Yahya’ya aşık olduğu ancak çevresinden çekindiği için bu hissini gizli tuttuğu söylenir.

Nazım, bütün bunlardan sonra birçoğumuzun bildiği o tehditkar sözlerin yazılı olduğu kağıdı hocası evden ayrılırken paltosunun cebine bırakır.


“Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz.”


Bu notun ardından Yahya Kemal, büyük aşkı Celile Hanım’dan uzaklaşır. Yıllar geçer, Nazım büyür ve hepimizin bildiği o sosyalist şair olur. Dönemin iktidarı Nazım’ı hapishaneden hapishaneye sürer. Celile Hanım yaşlanmıştır. O eski güzelliğinden eser yoktur, üstelik artık göremiyordur. Oğlunu bu durumdan kurtarmak için son çare olarak Galata Köprüsü'nde açlık grevine başlamıştır. Rastlantı eseri oradan geçen Yahya Kemal, Celile’yi görür ama ne yanına gider ne de öğrencisi Nazım’ın kurtarılması için bir imza verir. Aklında hala o not vardır.


Yahya Kemal öldüğünde eşyalarının arasında içinde iki kuru yaprak olan bir zarf bulunur. Şöyle yazılıdır:

”Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci Garı'nda gece saat 10'da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir. Koparıp verdiği bu iki yaprağı

daima muhafaza edeceğim.”


Muhtemelen Celile Hanım bu mektubu aşkının imkansızlığını fark edip Paris’e gittiği gece vermiştir ona. İşte budur 'Sessiz Gemi'nin hikayesi.

Ölümü simgeler ama simgelediği ölüm hepimizin bildiği ölüm değildir. Yahya Kemal’in ada vapurunu her gördüğünde hayatının kadınına olan aşkının ölümüdür.


Yazar: Furkan Duru