Ağır ağır çöküyor yalnızlık duvarlara

Rüzgar ne yönden esecek bildirmiyor

Bir gidenin ardından ne kadar susulursa o kadar

susuyor zaman, sessiz. Bu şehrin sokakları otuz üç gündür kimsesiz babasız ağabeysiz kardeşsiz.


Anladım dibi görünmeyen derince kuyu bu yalnızlık biriken dünlerden ne kaldıysa heybe de artık kifayetsiz

Verilen sözler edilmiş yeminler ve adımlarca tükenen yollar geçmişten kehanetmiş meğer. Tut ki günyüzü avcumuzda, tut ki hürriyet künyesi boynumuzda/zincirin ucunda sade gökyüzü, ne çıkar Bu şehir öksüz bu şehir yetim bu şehir karanlık ve de bizsiz


Artık bu sokaklarda güvercinler ıssız

Serçeler sessiz, kimsesiz sığırcıklar

Üzerime çöreklenmiş bu rutubetli kederle çürütür beni zihnimdeki kurtlar.

Toz kaplı raflarda dururken yürüdüğümüz yollar

Yırtık bir gömlek gibi sırtımızda yılışık kaldırımlar.

Cebimizde matbu kaderimiz yürürken rayların ortasından hiçbir yere varmayan yolları

O kadar kısaydı ki huzurun bize uzanmıyordu kolları.