Bir gözlerin diri tutuyor beni oradan

Bir gözlerinle taranıyor saçlarım baştan aşağı

Bir gözlerin uzaklaşırsa bir gün benden

Nasıl yürüyeceğiz ırmak boyu seninle?

Ardımda kalan tek şey izleriyken yalnızlığın

Seninle sonsuzlaşsın ayak izlerimiz

Seninle dokunalım toprağa baştan aşağı

Mavi sen ol, yeşil sen, berrak sen,

Derin sen ol, ışık sen, gücüm sen


Ellerin uzansın tılsımlı dağdan bana

Çiçekler açsın parmak uçlarında

Ben bunu yedi gün yedi gece diledim

Kötü devlere yakalanmadan koşarak geldim bu kez

Yonca yapraklarını savurdum rüzgarla

İhtiyaç sahipleri alsın hepsini

Bölüşsünler kendi aralarında 

Gülüşsünler kendi aralarında

Cömertçe dağıtabilirim artık onları

Şansım sen ol, elim sen, yerim sen,

Serim sen ol, düğüm sen, çözüm sen


Kızılım sen, ağacım sen, gölgem sen

Kabuğundan kızılım, çiçeğinden yeşil, dallarından kahve

Gölgende büyüdüm, gövdenle yeşeriyorum

Devrilme ki yanmasın evimiz

Gövdendeki halkaları sayalım yıllar akbaba iken

Sayılar koşarlar mo chridhe*

Biz duralım

Olur da gün ışımadan sıcaksan yanımda

Biz tüm o çarkları durduralım

Zaman sen ol, akrep sen, yelkovan sen

Durmalı fabrikalar

Durmalı çarklar

Eğrilmemeli çıkrıklar

Beni öpmelisin

Ve ben bitirmeliyim bu Marksist şiiri



*Kelt mitolojisinde kızıl ağaç gölgesinde büyüyen ekini korur ve kutsal olan bir kızıl ağacı kesip devirmek, kendi evinizin yanması ile karşılık bulur. Kızıl ağaçtan üç saf boya elde edilir: Kabuğundan kırmızı, çiçeğinden yeşil, ince dallarından kahverengi... Bunlar ateş, su ve toprağı simgeler.