İnsan hayatın gerçeklerine, var oluşun acısına ve kırgınlığına karşı bir duvar inşa eder. Mantıksız olan acıya mantıksız tesellilerle yaklaşır. İnşa ettiği duvara yaslanır ve ancak böylelikle hayatın gerçeklerini ve acıyı yadsıyabilir. Bu duvarın adı "inanç duvarı"dır. Çünkü bu duvar, hakikatin karşısında hakikat olmayana ve idealize ettiğimize olan güven ile, inanç ile inşa edilir. Aslında inşa ettiğimiz duvar aynı zamanda bir barajdır da, acıyı biriktirir. Duvarı inşa ettiğimiz "güven" ve "inanç" malzemesi çürüdüğünde duvar yıkılacak ve yadsınan tüm yük, sırtını yasladığı duvarın altında kalan insanın omzuna binecektir.
İnsan eninde sonunda inançları altında ezilecektir. Duyduğu güven duygusunun yerini hayal kırklıkları ve bunun getirisi olan şüphe alacaktır. Yaşadığı her gün bir yargı olacak, bir kez uyanmış olan insan; cezasını artık uyuyamamakla ödeyecektir.