İnançsızlık denizinin kıyılarında gezinirdim ben bir zamanlar, yalın ayak

Dikkatimi çekerdi

Hiç hareketlilik yoktu inançsızlık denizinin sularında

Ne bir dalga, ne bir yelkenli, ne bir canlı...

Yok gibiydi yaşam

Bir virüsmüşçesine, her yere yayılmış gibiydi ölüm

O zamanlar kıyılarında gezinmek bile korkunçtu inançsızlığın

Anca kıyılarında gezinirdim ben de zaten, cesaret edemezdim denizine girmeye

Boğulacağım sanırdım

Ya da inançsızlığın sularına bıraktığım gibi tüm mevcudiyetimi, ölüm saracak her yanımı sanırdım

Öyle ya;

O zamana dek inandığım her şeyi terk edecek olsam, sonrasında nasıl yaşardım?..

Tüm bunlara rağmen, yine de kıyılarında gezinmekten kendimi alamazdım inançsızlığın

Bazen saatlerce, bazen günlerce gezinirdim aylak aylak, yalın ayak

İnançsızlık denizinin hareketsiz, bütünüyle ölümü çağrıştıran sularını izlerdim içim ürpererek

Sonra ise çekip giderdim o kıyılardan ve molla olup çıkardım yeniden

Vaaz verirdim kendime, mollalığım da salt kendimeydi zaten

-‘’Nasıl olur da düşünürsün inanmamayı?..’’-

Suçluluk hissi çöreklenirdi o günün gecesi üzerime, karabasan gibi

Kalbim hızla çarpardı korkudan, soğuk terler boşanırdı alnımdan ve sırtımdan

-‘’Nasıl olur da düşünürüm inanmamayı?..’’-

O zamana dek inandıklarıma artık inanmayacak olmak, ölüme eş değerdi benim için

İnançsızlık denizinin bütünüyle ölümü çağrıştıran hareketsiz suları gelirdi gözlerimin önüne ha bire

Ne bir dalga, ne bir yelkenli, ne bir canlı…

İnanmamak, ölüme eş değerdi...

Hem, insan bu dünyada hiçbir şeye inanmadan yaşamını nasıl sürdürebilirdi?..

Direndim, direttim

İçimdeki parçaların ezici çoğunluğu artık inanmıyor olmasına rağmen

Kendimi öyle hemen koyvermedim

Lakin bir süre sonra kazandı içimdeki parçaların ezici çoğunluğu bu mücadeleyi, ezici bir farkla

Ve işte, ben de artık inançsızın biriyim

Hayata, bu dünyaya ilişkin bir dolu mefhuma olan inancımı tamamen yitirmiş vaziyetteyim

Bir zamanlar kıyılarında gezinip sularını yalnızca seyre daldığım inançsızlık denizinin

Şu an, tam olarak içindeyim

Bütünüyle ölümü çağrıştırıyordu ya hani uzaktan

Öyleymiş hakikaten

Ölmeden önce ölmek gibi, ölüm provalarından hâlliceymiş hissiyatı...

Şu an, tam olarak içinden bildiriyorum inançsızlık denizinin:

Hiçbir şey yok burada.

Ne bir dalga, ne bir yelkenli, ne bir canlı…

Ne bir akış, ne bir umut, ne bir beklenti hayata dair…

Sözde yaşamak mefhumu içerisinde, sentetik bir ölüm kaplamış her yanı...