ellerin baba biliyorum ellerin

çok çalışmaktan bunca sert dokunuyor bana.

yaşamaya çok çalışmaktan.

ve hayata.


parmaklarının her birinin adını oysa, şefkatten bir adım geride görmüyorum baba.

yani leyleklerin getirdiğine inanmasam beni, derdim ki,

babamın ellerindeki şefkat doğurdu beni.


baba,

izninle taşınıyorum seni anlayabileceğim bir yaşa.

gözlerinden öfke inşa eden bir babaya sahip olduğumun gururunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum dünyaya.


gözlerin baba

biliyorum gözlerin

uzağı ve yakını çok net gördüğünden bozuldu biliyorum baba.


körlerin bile korkabileceği bir karanlığı haritanda gördün yıllarca

istediğimse bu seni yıldırmasın ne olur. çıkarsam yerinden taşımaya kalksam avuçlarımda taşıyamam.


çünkü senin gözlerin kocaman baba! kocaman gözlerini üzerimde taşımaktan yorulmam da

en azından ellerim büyüyene kadar gözlerini taşımayı bilsen ya.


baba,

izninle aklımdan geçenleri okuyorsun şu anda

sevmenin baba.

sevmenin ertelemesi yoktur!

annemin saçlarından dökülen bensem, ağaran sensin.


bir yokluk düşün ki, baba

bir yokluk,

inançsızlık kadar darbeci

bir yokluktur

anneme bizden sonrası

annemin yatağının gördüğü rüya sensin baba.

beni göğsünde uyuttuğu gecelerden biliyorum.

daha önce sana söyledi mi bilmiyorum ama "tanıştığıma leyla oldum kızım.." der, anlatırken seni bana.

her kadın hayatı boyunca yalnızca bir kez leyla olabilir baba.

yerinde olsam ne kadar şanslı bir adam olduğumu sık sık hatırlatırdım aklıma.

baba,

izninle dilimin ucunda bir şeyler var fısıldayacağım kulağına

sözlerin baba

biliyorum sözlerin

karıncaları yağmurdan korumak için açılmış şemsiye gibi

öyle derin anlamların var ki baba

hangisini omzumda taşıyacağımı şaşırıyorum baba,

izninle yüreğim ıslanıyor göğsündeki yaraya.


baba kendine vurma.

vurma kendine baba.

baba vurma kendine.

beni vur.

ama lütfen

-lütfen diyorum çünkü nezaketi seversin sen-

lütfen beni vur ama bir daha kendine vurma baba.

kendine vurma çünkü

seni kendinden nasıl koruyacağımı

henüz öğretmedin bana..