nefreti hissediyorum.
düşünüyorum.
daha önce hiç kimse,
kimliğine bu kadar düşman olmuş mudur?
her hareketinde bir suç arayan,
bir de her hareketini madalyon gibi taşıyan.
aynı potada ne de tuhaf duruyor.
tabi, teraziyi şaşırtan da var,
her detayını paylaşan ve ağzını bıçak açmayan
sanki yıllardır burda gibi samimiler
ve tanışmadan düşman olmuşuz gibi yabaniler
ilk kelimesinden ne olduğunu belli edenler
ve bulmaca misali hiç bozuntuya vermeyenler.
ufak cızırtıda sinirlenip günü zehir eden de var,
gürültülü sakinliğiyle hayatını şaşırtan da.
gerçek duran, hep olduğu gibi kalan da var,
sahte gizemini görüntünün çabasıyla bulan da.
sonuçta hepsi insan,
sevgiyle büyüyenler ve sevmek nedir bilmeyenler.
ailelerine bağlı olanlar ve yıllardır yalnız yürüyenler.
arkasında dağ duranlar ve karşı yola korkuyla geçenler.
hepsini ayrı bir hikaye takip eder.
sesi çok yüksek çıkan da var,
ne kadar az konuşursa o kadar mutlu olan da.
gece gündüz çalışan var,
sabah akşam tatil yapan da.
hemencik yorulan da var,
kaya devrilse sırtlayan da.
bir tarafta hep mutlu ve umutlu duranlar,
diğerinde depresif ve karamsarlar.
bir evde huşu ve huzur oturur,
komşusunda endişeler, telaşlar.
bir kapının arkası lüks ve sıcak,
karşı kapı soğuktan kendisini yakacak.
ne yazarsan yaz, yaz da kağıdını doldur
ne de olsa sonu yok, herkes karşıtıyla yaşar.
yeni boyanmış çatının, yağsız eli balda durur
yıkık dökük durandan, kuşlar bile çabuk kaçar.
izledim ben insanı,
baktım ona doya doya.
yetmedi okuduğum,
kapıldım onun olana.
her nesnenin bir sesi var
üstünde insan izi,
okuduğun şiirin aslı
basit bi' insan analizi.