Aynı dünyada farklı duygularla ve bakış açılarıyla farklı dünyalarda yaşayan bir varlıktır insan. Hangi duyguları yaşayacaklarına kendileri karar vermediklerinden aslında kendi dünyalarında kapana kısılmışlardır. Her şey kendilerine göre tamamdır; üzüntüler ve mutluluklar, hepsi istemsiz bir şekilde onlarındır. Sahip sanarlar kendileri kendilerinde olan şeylere. Anlamışsındır zaten bu okuduklarıdan yanılgı içinde olduklarını. Bu hiç anormal olmayan bir durumdur aslında, biraz düşününce fark edersin. Beni etkileyen kısım bu değildir, beni etkileyen kısım bunları istemesidir. İçindeki boşluğu kabul etmek yerine eline ne geçirirlerse boşluğu onla tıkamaya çalışmalarıdır; kendi dünyalarını, kendi mahkumiyetlerini istemeleridir. Daha da kötüsü bu mahkumiyetlerini kendilerine daha yabancı gelmeyecek olan, yani boşluğun boşluğunu doldurabilecek (Gövdesi boş bir insan kurayabesinin boş kısmını doldurmak gibi hayal ederseniz bence yardımcı olur.) kendilerince yeteri kadar üzücü olan şeyi seçerek kendi dünyalarını, kendi deneyimlerini anlamsızca ve fütursuzca oluştururlar. Kendilerince kendilerini kendine kanıtlamak için tekrar ederler kendileri için kritik olanları, aslında boşluğu neyle doldurdularsa onu kullanırlar. Başka kafalara bahsederek kendini kendine kanıtlamaya çalışır. Onun için önemli olan sadece kendidir. Hayat aslında kısa diyene kadar tekrar ve tekrar eder bu olaylar. Ki bunun da olma şansına pembe bakıyorum şuan. Bunları kafanız da canlandıramamış olabilirsiniz (Yazının en başından dolayıdır belki de). Bence insan içindeki boşluğu kabul etmeli, kendi dünyasında kendisinin mahkumu olmamalı, başka dünyaları ziyaret etmeli, gezmeli, uzay boşluğunun kendi içindeki boşluktan geçmesine izin vermeli, kendi boşluğunu uzay boşluğu yapmalı, içinde milyarlarca dünya olan... Boşluk iyi veya kötü değildir, nasıl kullandığına bağlıdır ve bu herkeste vardır, bence güzeldir. Herkes doğmanın sakıncasını ve sıkıntısını kendine unutturmaya çalışıyor. Fırsat kaçırıyor. Sağlıcakla kalın, seviliyorsunuz.