Gözün gördüğü durum ve olgular ruhun algılandığından daha azdır. Bu bağlamda insan ruhuyla görüp aklıyla karar vermelidir. Çünkü gözün nakıs hali mevcuttur. verdiğimiz kararlar ve yaptığımız tercihler eldeki done ve veri üzerinden şekillendiğinden birey bu durumu en yetkin analiz biçimiyle yaklaşmalıdır. Aksi takdirde tavır ve davranışları kendi içsel dinamikleri bağlamında dahi kabul görmeyecek bir yörüngeye kapı aralar. Bu yüzden insan canlılık temelindeki ruh antik tabiriyle ''psüke'' korumalıdır. Yoksa birey yaratılış tuvalinde en sığ ve kuytu köşesinde önce kendisine daha sonra resmin tamamına ihanet eder davranışlar sergiler. İşte bu durum insanın ruhunu kesintiye uğratır ve teknoloji her duruma karşı bir nakil ya da protez üretse dahi ruha dair her hangi bir ilerleme kaydedememiş sadece onu uyutmaya hatta baskılayacak kimyasal türevler bulmuştur. Tabi ki de bu buluşlar önemlidir. Çünkü o buluşlar olmasa ''hastalık'' diye tabir ettiğimiz hem biyolojik hem de zihinsel süreçler çözüme ulaşamayacak insanlığın yaşam serüveni uzamayacaktır ve bu uzatma hem hayatın kutsallığını hem de ölüme karşı anarşist duruşu perçinlemiştir. İşte bu yüzden bilimselliğin son derece önemli iklimi kendine bu bağıntıda yer bulmaktadır. 

Konumuza eğildiğimizdeyse; insan dürüstlük, vicdan, sevgi vb. kavramları içsel yani ruhsal diyagramından hareketle var oluşsal sahneye çıkartıp eylemsel dünyaya sunar. Bu yüzden bireyin ruhsal denklemi kendine aksiyon düzleminde eylemlerle kendini gerçekleştirir. İşte bu yüzden bireyi sadece bedeni ya da zihni fraksiyonlarla değil psikolojik bağıntıda da değerlendirmek gerekir ki hem hayatının hem de ölümünün önce kendi içinde daha sonra toplumsal fazda bir değer ölçütü olsun. O yüzden sistemin size sunduğu satın alma ve satılma kurgusunda canlılığın mcdonalaştırılması karşımıza çıkmaktadır. Kısacası insanın tek tipe indirgenmesi ve bunu yaparken öyle cafcaflı sunuyor ki! Bireyi kendi içinde kendine eksik hissettirecek şekilde davranıyor ve birey ister istemez kendi bu eksikliği ruhuyla değil de metayla tamamlayacakmış hissi uyandırılarak sanki deney faresi gibi kullanıma rıza gösteren canlı formu olma özelliği kazanmışladır. Peki hâlâ insan kalma umudu yitirmeden canlı olarak var olacak mıyız?


Film önerisi: Kadın Kokusu