İnsan insanın kıyısından geçer. Ya bir gemi ya da bir dalga olarak. Şiddeti kendisine kalmış. Ne kadar şiddetli olursa o kadar iz bırakır içeride. Limanı ateşe verirsin de duymaz gemi. Külünle kalırsın.


İnsan insanın sokağından geçer. Bahçelerinde çiçek olan binalar bulundurursun. Hiç düşünmeden ezer geçer de ağzını açamazsın. İçeride iz bıraktığından mıdır, kül olduğundan mı bilinmez.


İnsan insanın sırtından geçer. Ya yük olur ya da kanat. Bazıları da kanatları yırtandır. İşte o kanat yırtanların kanatlarından şüpheliyim. Hiç kelebek olmamışlardır, hiç özgür değillerdir. Elleri ayakları yoktur mesela. Kalpleri de öyle. Bir boşlukları vardır, iyi hissedemediği herkesi oraya sürüklerler.


İnsan insanın yarasıdır. Sarmasını bilen birine denk gelirseniz ne mutlu size. Ama bir çakıyla deşerse yaranızı işte o zaman kan kaybından değil de kederden ölürsünüz. Küflenirsiniz.


İnsan insanın elini uzattığı ateştir. Yakmasını da bilir ısıtmasını da. Eğer yakarsa bir miktar hafiflersin. En azından düşüncelerinin bir kısmı kül olur. Isıtırsa ısınmış olursun. Ne bekliyordun ki?


İnsan insanın ölümüdür. Yan yanayken ölmeye zaman kalmaz. Gözleri seni aldatır. Ancak elleri ellerinden ayrılınca hissedersin eceli.


İnsan insanın insanıdır. Ya da insanı mıdır? İşte bunu ben de bilmiyorum.